site içi arama

4 Nisan 2016 Pazartesi

KIRGIZLAR (M.O. 202-M.S. 960)


Kırgızların anayurtları Kögmen (Sayan) Dağları’mn kuzeyi ve Yenisey nehrinin kollarında bulunan Kem havzası idi. Kırgız adının kır-gezmek’ten veya Kırk Oğuz’dan geldiği konusunda fikirler vardır. Çince metinlerde Kırgız ismi değişik şekillerde yazılmıştır. Kırgızlar, ilk defa Büyük Hun İmparatorluğu’nun hükümdarı Mo-tu (Mete) zamanında zikredilmişlerdir. M.Ö. 202 yılında Hunlara bağlanan Kırgızlardan bundan sonra bahis yoktur. Bu esnada Kırgızlar Altay Dağları’nın kuzeyinde Kem (Yenisey) Irmağı civarında yaşıyorlardı.
M.Ö. 99’da Çinli generaller Li Ling ve Wei Lü, Çin’deki Han hanedanından kaçıp Hunlara sığındıkları zaman, Hunlar, bu generallerden Wei Lü’yü Ting-lingler üzerine, Li Ling’i ise Kırgızlar üzerine idareci tayin ettiler. M.Ö. 46 yılında Hun hükümdar Chih-ch’i tarafından mağlup edilen Kırgızlar, bu hükümdara itaat etmek zorunda kaldılar; Altay Dağları’nın doğusu ve Sayan Dağlarının kuzeyine çekildiler. Kırgızların bu dönemde Wu-sun’ların yaşadığı Işık Göl’ün kuzeyine doğru yayıldıkları ve Chih-ch’i’ye yenilince tekrar eski yerlerine döndükleri anlaşılmaktadır

Gök-Türk Devleti’nin kuruluşundan sonra Kırgızların tarihî metinlerde yeniden yer almaya başladığı görülmektedir. Aslında Gök-Türk Devleti kurulmadan önce de efsanelerde Kırgızların adlarına tesadüf edilmektedir. Gök-Türklerin ikinci köken efsanesinden Kırgızların 552 tarihinden önce Abakan nehri ile Yenisey nehri arasında yaşadıkları sonucunu çıkarmak mümkündür.
553 yılında Gök-Türklerin başına geçen Mukan Kağan, devletini hızla büyütmeye başlamıştı. 555’te doğudaki Kıtan kavminin yenilmesinden sonra, onların kuzeyindeki Kırgızlar Mukan’a itaat etmişlerdi. 572 yılında Mukan Kağan ölünce onun yas törenine katılan kavimler arasında Kırgızlar da vardı.
630’da Batı ve Doğu Gök-Türk devletleri yıkılarak Çin’deki T’ang hanedanına bağlandıklarında Türk boyları bağımsız bir şekilde hareket etmeye başladılar. 627’yi takip eden zaman sürecinde güç kazanan Sir Tarduşlara bağlandığı anlaşılan Kırgızlar, onlar tarafından gönderilen bir ilteber tarafından yönetiliyorlardı. Bu arada Gök-Türk beyi Ch’e-pi Tegin, Karluk ve Kırgız gibi Türk boylarını kendine bağlayarak kuvvetlendi. Gök-Türk beyi 648’de başarısız olup gücünü kaybedince Karluk, Sir Tarduş ve Bugu gibi Türk boyları Çin imparatoruna elçi gönderip hediyeler sundular. Kırgızlar da bu esnada elçi göndererek Çin imparatoruna kendi ülkelerinde yetişen mallardan hediyeler sundular.

650 yılını takiben Çinliler tarafından Gök-Türk ülkesi askerî valiliklere bölündüğü zaman Kırgız askerî valiliği de ihdas edildi. Kırgız reisi iltebere “askeri vali ve sol savunma generali” unvanı verildi. Kırgızlar 650-83 arasında, 708 yılında (ve 713-55 tarihleri arasında dört kez) Çin’e elçi göndererek hediyeler sundular.
Orhun Yazıtları’nda Kırgız adı defalarca kaydedilmiştir. îlteriş Kağan’ın 692 yılında ölümünden sonra yerine geçen kardeşi Kapgan Kağan devletini her alanda güçlendirmeye başlamıştı. Tonyukuk Yazıtı’ndan anladığımız kadarıyla Çinliler, On-ok ve Kırgızlarla anlaştılar; On-ok ve Kırgızlar Altay dağlarında oturacaklar, Çinlilerle anlaşıp Gök-Türk kağanı Kapgan’a saldıracaklardı. Ancak, Kapgan ve Tonyukuk yönetimindeki Gök-Türk ordusu 696-97 kışında Kögmen Dağları’nı aşarak, Yenisey kollarından Anı Irmağı kıyısında Kırgızları çok ağır bir bozguna uğrattı. Kırgız hanı da orada öldürüldü.
Kırgızlar, 708 yılında Çin’deki T’ang İmparatorluğu ile temasa geçtiler. Bunun neticesinde Gök-Türk Devleti’ne karşı isyan etmiş olmalılar ki, 710 yılında Bilge ve Kül Tegin kardeşler tarafından yeniden mağlup edildiler. 731 yılında Kül Tegin öldüğü zaman cenazesine Kırgızlardan Inançu Çor gelmişti.

Gök-Türk Devleti yıkılıp yerini Uygurlara bırakınca ilk kağan Bayan Çor devletin birliğini sağlamak maksadıyla Kırgızlarla savaştı. 779 yılından önce Bögü Kağan tarafından mağlup edilen Kırgızlar, onun yerine geçen Tun Baga Tarkan’dan da ağır bir darbe yediler. 800’lü yılların başında Kırgızların yine Uygurlarla savaşıp yenildiklerini görüyoruz. Uygurlardan Kutlug Bilge Kağan, Kırgızlar üzerine çıktığı seferde, onların reisini öldürdüğü gibi çok sayıda at ve sığır ele geçirdi. Ayrıca Kırgızların Orta Asya’daki diğer boy ve şehirlerle yaptığı demir ticareti Uygurların eline geçti.
Uygur hâkimiyeti döneminde Kırgız adı “sarı, kızıl yüzlü” şeklinde ifade edilmektedir. Bu esnada Kırgızlar, yine de Karluk, Tibet, Iran gibi boy ve devletlerle münasebetlerini devam ettirdiler. Uygurlar, onların reisi A-je’ya makam ve unvanlar vererek kendilerine bağlamışlardı. Uygur Devleti zayıfladığında A-je kağanlığını ilan etti. Bunun üzerine Uygurlar bazı kumandanlarını göndererek isyanı bastırmak istedilerse de Uygur kumandanları kuvvetli Kırgız ordusuyla baş edemediler. Bu sırada Uygur kumandanlarından Küllüg Baga, Kırgız kağanı A-je’ya rehberlik ederek kendi kağanının merkezini bastırttı. Yenilen Uygur kağanı Ho-sa öldürüldü (840). Diğer bütün Uygur kumandanları ve teginleri de mağlup oldu. Uygurların altın otağı ve Çin asıllı prensesleri Kırgızların eline geçti. Kırgız kağanı kendi hükümet merkezini Uygur kağanının merkezine on beş günlük mesafede bulunan Lao Dağı’nın güneyine nakletti.

Kırgızlar, elde ettikleri bu büyük zaferden bir yıl sonra on tarkandan oluşan bir elçi heyetini Çin’e gönderdiler. Uygurların elinden alınan Çin asıllı prensesi iade edeceklerdi. Ancak, Uygur kağanı Üge, Kırgız elçilik heyetini yolda bastı ve tar kanların hepsini öldürerek, Çin asıllı prensesi ele geçirdi. Kırgızlar, yaklaşık bir asır süren Büyük Uygur Kağanlığı’na son vererek Ötüken bölgesini ele geçirdikten sonra, 843 yılı başlarında Çin’e bir elçilik heyeti daha yollayarak yeni kurdukları devletin tanınmasını istediler.
844’te Çinliler, Kırgızlarla bir anlaşma yaparak Uygurlar ve Kara Arabalı kabilesini cezalandırmayı kararlaştırdılar. Kırgız elçisi Tirek İnanç iki beyaz atla ve mektupla Çin sarayına geldi. Elçiye son derece hürmetle davranılmış, şerefine eğlenceler düzenlenmişti. Aradan geçen zaman içinde Çinliler verdikleri sözü tutmayınca görüşmeler uzadı. Buna rağmen Kırgızlar kendi başbakanları Apa’yı 70 bin kişilik kuvvetle Shih-weilerin üzerine yolladılar. Shih-weiler yenildi ve Uygurlar, Kır- gızlar tarafından alınıp Gobi Çölü’nün kuzey taraflarına götürüldüler. Dağlara ve ormanlara kaçan Uygurlar ise Doğu Türkistan istikametinde ilerleyip Kuca civarındaki Uygurları idare eden Menlig Tegin’e bağlandılar.
860-73 tarihleri arasında üç defa Çin’e elçi gönderen Kırgızlar, Budizm dinini öğreten klasik kitaplardan istemişler, ancak Çinliler onları oyalamıştır. 863’te gelen Alp İnanç adlı Kırgız devlet adamı: “Bize klasik kitaplar hediye etmenizi istiyoruz. Ayrıca her sene elçi göndererek Çin’i gezmek ve Çin takvimini öğrenmek isteriz. Bundan başka An-hsi bölgesinden itibaren bütün toprakları Çin hâkimiyetine döndürmek için Uygurlara taarruz ederek onları cezalandırmamızı kabul etmenizi dileriz” demiş, fakat imparator bunu kabul etmemişti.

İslam kaynaklarında Kırgızlar hakkında çok az malumat vardır. İki yılda bir Kırgız ülkesinden Maveraünnehr’e kervan geldiğinden bahsedilmektedir. Gelen mallar değerli kürkler, misk ve özellikle ok yapımında kullanılan ağaçlardı. Oradan Kırgız ülkesine başta dokuma ürünleri ve birçok ticaret malı giderdi. Kırgız kağanı, Kemcikeş adlı şehirde otururdu. Bundan başka şehirleri yoktu. Kırgızlar ölülerini yakan tek Türk kavmiydi. Çadırlarda ve keçeden kulübelerde oturur, ateşe ta

parlardı. Kürk, misk ve boynuz elde etmek için avlanırlardı. Dîvânu Lûgâti’t- Türkte Kırgızların Türklerden bir boy olduğu vurgulanmıştır.
Kırgızlar, Uygurlar üzerine başarılı seferler yapmış olmalarına rağmen Moğolistan’da fazla kalamadılar. 960’lardan sonra doğudan gelen Öngütlerin baskısıyla eski yurtlarına geri döndüler. Cengiz Han döneminde hızla yükselen Moğol İmpara- torluğu’na bağlandılar ve Tanrı Dağları’na göç ettiler. Bir kısmı eski yurtları Hakas’ya’da kaldı.

Kırgızların kanunları çok sertti. Savaştan kaçanlar, memuriyetlerini iyi yapamayanlar, vatana ihanet edenler ve hırsızlık yapanlar başı uçurulmak suretiyle cezalandırılırdı.
Kırgızların en önemli eserleri, Kopen mezarları, Uybat kurganları, Kapçal ve Tuyuhtyansko gibi kurganlardan çıkarılmıştır. Bunlar altın ve gümüş kaplar, at koşum takımları, ok, yay, kılıç ve hançerler, miğfer, zırhlar ve keramikler gibi nesnelerden oluşmaktadır. Ayrıca ağaçtan yontulmuş hayvan figürlerine de rastlanmak- tadır. Bozkır kuşağı sanatında olduğu gibi av sahneleri Kırgızlarda da yaygındı. Eski Türklerde en erken devirlerde bir kült olan av ile ilgili tasvirler bir eyer kaşı üzerinde yer aldığı gibi kayalar üzerine de çizilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder