site içi arama

14 Nisan 2016 Perşembe

Bu Kokusmus Kafayla Devlet Yürümez

Dolmabahçe Sarayı’ndaki 1931’in Agustos’undaki yemekte Rusen Esref Ünaydın, Dr. Resit
Galip,1 Recep Zühtü,2 Sükrü Kaya, Tevfik Rüstü Aras, Celal Sahir,3 Hasan Cemil Çambel4
ve daha birkaç kisi ve kimilerinin esleri var. Dr. Resit Galip, huzursuz, kabına sıgmıyor, içkiyi
de fazlaca kaçırmıs durumdaydı.
O gece Millî Egitim Bakanı Esat Mehmet Bey, kız ögrencilerin kısa etek, kısa çorap ve kısa
kollu gömlek giymelerini uygun bulmadıgını, bu nedenle daha kapalı giyinmelerini bir
genelge ile okullara duyuracagını söyler. Bunun üzerine, Dr. Resit Galip:
-“Yanlıs düsünüyorsunuz beyefendi! Bu bir gericiliktir. Kadınlar eski durumda yasayamazlar.
Devrimlerden en önemlisi, kadınlara verilen haklardır. Baska türlü batılılasmakta oldugumuzu
iddia edemeyiz. Bu kokusmus kafayla devlet yürümez!” Demesi üzerine, Gazi Mustafa Kemal
Pasa’nın kasları çatılır:
-“Sözlerinizde hosgörülü ve ölçülü olunuz” uyarısına karsın, Dr. Resit Galip:
-“Devrimci devrimcidir. Devrimci olmayan da devrimci degildir. nsanlar bir yastan sonra
ister istemez tutucu olurlar. Meclis’te bunca genç, idealist, bakanlık yapacak yetenekte insan
varken, böyle yaslı kimseleri Milli Egitim Bakanı yapmak hatadır” diye devam edince,
Gazi’nin kasları iyice çatılır. Yaslı ve deneyimli Millî Egitim Bakanı Esat Mehmet Bey,
geçmiste Gazi’nin ögretmenidir. Gazi’nin:
-“Esat Bey yeteneklidir. Davamıza inanmıstır ve benim hocamdır. Beni okutmus olması,
sence bir deger tasımıyor mu?” Sorusuna, Dr. Resit Galip:
-“Kusura bakma Pasam, tasımıyor! Okuttukları içinde sizin gibi bir devrimci çıkmıs ama kim
bilir nice tutucu da çıkmıstır” cevabını verir. Gazi:
-“Bu masada hocama ve bir Millî Egitim Bakanı’na hakaret etmenize izin veremem” diye
çıkısır.
-“Bunun üzerine, herhalde Dr. Resit Galip özür dileyerek susmustur” diye düsünüyorsunuz,
öyle mi? Ama yanıldınız! Aksine:
-“Devrimleri korumak için sizden izin istemiyorum. Hatayı yapan siz de olsanız, sizi de
elestiririm. Roz Nuvar’a verdiginiz 15.000 liralık kredi mektubu da siz yaptınız diye hata
olmaktan çıkmaz!” Diye devam eder. Hayda! Pasa degil, bakan degil, meclis baskanı degil.
Sade bir milletvekili, herkesin içinde Cumhurbaskanı’nın yüzüne karsı söylüyor bunları.
Olacak sey mi? Gazi:
-“Yoruldunuz, biraz dinlenseniz iyi olacak. Buyurun, biraz dinlenin!” Diyerek, Dr. Resit
Galip’in nazikçe sofrayı terk etmesini ister. Herkes bu saygısız milletvekilinin hemen kalkıp
gidecegini beklerken, O:
-“Burası sizin degil, milletin sofrasıdır. Milletin islerini görüsüyoruz. Burada oturmak, sizin
kadar benim de hakkımdır” demesin mi? Böyle bir durumda, siz Gazi’nin yerinde olsaydınız,
ne yapardınız, bilemeyecegim, ama o büyük insan:
-“Öyleyse, biz kalkalım!” Diyerek gerçekten sofrayı arkadaslarıyla birlikte terk eder. Gerçek
‘büyük insan’ odur ki, güçlüyken, güçsüzler karsısında sinirlerine hâkim olmayı bilir. 30’lu
yılların ünlü liderlerinden ne Hitler yapabilmistir bunu, ne Stalin, ne de Mussolini…
-“Bos ver onları sen muhterem de, bu öykünün sonu nasıl bitmis, onu söyle sen bize”
diyorsunuz, öyle mi?
Dogal olarak, Gazi gibi bir lider, Dr. Resit Galip gibi bir milletvekilinin kendisini küçük
düsürmesini kabul edemez. Kim bilir, bunun acısını ondan nasıl çıkarmıstır? Diye
düsünüyorsunuz, degil mi? Bakalım…
Gazi, sabah uyandıgında, Genel Sekreteri Tevfik Bıyıklıoglu’ndan Dr. Resit Galip’i sorar.
Bıyıkoglu, Ankara’ya gidecek kadar borç para istedigini, bunun üzerine 25 lira verdigini
söyler. Gazi:
-“Bu durumda olan bir arkadasa 25 lira mı verilir? Bari benim hesabımdan birkaç yüz lira
verseydin… Adamın parası yokmus, baksana! Cebinde bes parası yok ama karakterinden hiç
taviz vermiyor. Parası yok ama cesareti var...” der.5
Biz Adamı Böyle Kaldırmasını da Biliriz
Dolmabahçe Sarayı’ndaki o gecenin üzerinden dört ay geçmis. Gazi, Çankaya’daki eski
köskte dostlarıyla beraberken, bir ara Dr. Resit Galip’ten de söz açıldı. Gazi:
-“O nerelerde? Hiç görmüyorum” diyecek ve biraz sonra da yaverine, Çankaya yakınlarında
bir yerde oturan doktoru çagırmalarını söyleyecektir. O Çankaya gecesinin tanıklarından biri
de Yakup Kadri Karaosmanoglu’ydu,6 o günü ondan dinleyelim:
”Resit Galip, yemek salonuna girdigi vakit, hepimiz. Zorlu bir imtihan devresi geçirecek
sanıyorduk. Fakat her sey hafif bir saka içinde geçti. Resit Galip’e sofrada yer gösterip
oturttuktan bes on dakika sonra, dısarıdan iki nöbetçi eri çagrıldı. Gazi Mustafa Kemal Pasa:
-‘Su efendiyi oturdugu yerden kaldırınız!’ dedi ve iki kuvvetli Anadolu çocugu, bir hamlede
Resit Galip’i kucaklayıp havaya kaldırdılar. Mustafa Kemal gülerek:
-‘Biz adamı böyle kaldırmasını da biliriz!’ dedi. Ve bu sahne, bu söz, Resit Galip’in üç dört
ay evvel Dolmabahçe Sarayı’ndaki sofrada:
-‘Sen beni buradan kaldıramazsın! Çünkü bu saray ve bu sofra milletindir!’ Sözüne bir
cevaptı.”
(Yakup Kadri Karaosmanoglu, Atatürk, 1946)

Kaynak: Atatürk ve Unutulmaz Anıları, Ahmet Gürel, Bülent Türker, Nisan 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder