site içi arama

10 Nisan 2016 Pazar

Haleb Selçuklu Melikliği:

Rıdvan, Haleb Melikliğini kurduktan sonra topraklarını genişletmek üzere, vezîri Cenâhüddevle ile birlikte Suruç üzerine yürüdü. Fakat, Artukoğlu Sökmen’in başarılı müdâfaası karşısında kuşatmayı kaldırarak, Ermeni asıllı Toros’un idâresinde bulunan Urfa’yı zabtetti (1096). Şehrin idâresini Antalya vâlisiYağıbasan’a vererek Haleb’e döndü. Melik Rıdvan, Dımaşk’ı da alarak, babasının hâkim olduğu topraklara sâhip olmak istiyordu. Bunun için Artukoğlu Sökmen Beyden yardım istedi. Bir süre sonra Rıdvan, Sökmen’in kuvvetlerinin de katıldığı ordusuyla, Dımaşk’ı muhâsara etti. Ancak iki kardeş arasındaki mücâdele Fâtımîlere yaradı. Fâtımîler büyük bir ordu ile gelerek, Kudüs’ü zaptettiler (Ağustos 1096). Melik Rıdvan ise Kınnesrin’de Dukak’ın kuvvetlerini bozguna uğrattı. Bu savaş netîcesinde Dukak, Rıdvan’ın üstünlüğünü tanımak mecburiyetinde kaldı.
Diğer taraftan Haçlılar 1098 senesinde Antakya’yı ele geçirdiler. Hâkimiyet sâhalarını genişletmeye çalışan Antakya hâkimi Bohemond, Haleb’e bağlı bâzı kaleleri ele geçirdi. Rıdvan, Haçlıların ele geçirdiği Kella Kalesini geri almaya çalıştıysa da, mağlup oldu. Çok geçmeden Haçlılar, Haleb’i kuşatma hazırlıklarına başladılar. Fakat Malatya Emîri Danişmend kumandasındaki bir Müslüman ordusu tarafından sıkıştırılınca geri çekildiler.
1104 senesinde Sökmen Bey ve Emir Çökürmüş idâresindeki Türk kuvvetleri Urfa ve Antakya Haçlılarını Harran’da mağlup etti. Bunun üzerine Melik Rıdvan harekete geçerek, Haleb civârında Haçlıların elinde bulunan birçok yeri aldı. Böylece bir süre için Haçlı tehlikesinden uzak kaldı.
1107’de Melik Rıdvan’ın Antakya bölgesine kadar seferler düzenlemesi üzerine Antakya Prensi Tancerd harekete geçerek Esârib ve Zerdâna kalelerini zaptetti. Bölgeye karşı yağma akınları düzenledi. Melik Rıdvan bu durum karşısında Tancerd ile ağır şartlarda bir anlaşma imzâladı. Bir süre sonra Rıdvan, Haçlılara karşı Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar’dan yardım istedi. Sultan Muhammed Tapar’ın yardım çağrısına birçok emir uydu ve Mevdûd’un komutasındaki Selçuklu ordusu Tell-Başir’i kuşattı. Fakat başarısızlıkla netîcelendi. Rıdvan, Haleb’e Haçlı baskısının artması karşısında Büyük Selçuklu ordusunun Haleb’e gelmesini istedi. Emir Mevdûd, bu isteği yerine getirmek için Haleb önlerine geldiyse de, askerin halka kötü davranması, Rıdvan’ın şehir kapılarını kapamasına yol açtı ve Selçuklu ordusu Haleb’den ayrılmak mecbûriyetinde kaldı.
Melik Rıdvan’ın 1113’te vefâtından sonra yerine on altı yaşındaki oğlu Alb Arslan el-Ahras geçti. Fakat idâre tamâmiyle atabegi Hadim Lü’lü’ün elindeydi. Bu dönemde Haleb’deki bâtınîlerden şikâyetlerin artması üzerine Sultan Muhammed Tapar, bir elçi göndererek bâtınîlere karşı harekete geçilmesini istedi. Alb Arslan, bu isteğe uyarak bir kısım bâtınî reîsini öldürdü. Bâtınîleri sevmeyen Haleb halkı da bu harekâta iştirâk etti. Bâtınîlerin sağ kalanları Suriye’nin çeşitli şehirlerine ve Haçlılara sığındılar. Alb Arslan’ın melikliği kısa sürdü. Yakınlarının tavsiyesi üzerine yardım için Tuğtegin’e mürâcaat etti ve Dımaşk’a dostça bir ziyâret yaptı. Tuğtegin, bu mürâcaatı müsbet karşıladı. Bu durum karşısında Atabeg Lü’lü, Alb Arslan’ın davranışlarından ve Tuğtegin’in istekleri doğrultusunda hareket edeceğinden korkarak 1114 senesinde Alb Arslan’ı öldürttü.

Hadım Lü’lü, Alb Arslan’ın yerine Rıdvan’ın altı yaşındaki oğlu Sultanşâh’ı geçirdi. Böylece bir süre için devletin gerçek idârecisi durumuna geldi. Fakat kudretli bir melikin yokluğu ve ordusunun küçük çapta olması, Haleb Melikliğini sâdece bu şehri müdâfaa durumunda bıraktı. Lü’lü’ün ise 1117’de öldürülmesinden sonra Artuklu İlgâzi 1118’de Haleb’i ele geçirdi ve Sultanşâh’ı hapsetti. Böylece Haleb Melikliği sona erdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder