site içi arama

11 Nisan 2016 Pazartesi

YÜKSEK SOSYETEDEN OLMAK HER ZAMAN İŞE YARAMAYABİLİR Oscar Wilde Kendi Açtığı Davayı Kaybeder 1895, İngiltere

Amerika'daki eşcinsellere, orduda "sorma-söyleme" politikasının uygulanmasına
başlanmadan yüzyıl önce, İngiliz toplumu da benzer bir tutum geliştirmişti. Bu
şekilde, özel hayatları ve hobileri, kitaplarda yazılı kurallarla çatışan toplumun
erkek üyelerini topluma ve geleneklere uydurma yolunu bulmuşlardı.

1885'te "Şantaj Anlaşması" diye anılan bir kanun çıktı. Bu kanun ile erkek
eşcinsel ilişkisini ciddi bir şekilde yasaklamış oldular. (Sadece erkek
eşcinselliğini, zira Kraliçe kadınlarda da eşcinselliğin görülebileceğini
kestirememişti, hiçbir bakan da bu konuda Kraliçeye karşı çıkmayı göze
alamamıştı.) Yeni geçen Labouchere Düzenlemesi ile "erkekler arasındaki tüm
terbiyeye aykırı tavırlar" yasaklanır hale geldi. Önceden ise sadece eşcinsel ilişki
yasaklanmaktaydı.
Bu yasalar Lordlar Kamarasının değişik üyeleri ve edebiyat yıldızları arasında
yaşananları önlemeye yetmedi. Yasaları çıkaranlar, üst sınıfı bu yasaların
getireceği yaptırımlardan korumak arzusu içindeydiler. Kadınsı davrananlar
nefret odağı oldular, bu konuda İrlandalı ünlü şair ve oyuncu Oscar Wilde'dan
daha çok saldırıya uğrayan olmadı.
Oxford mezunu, ödüllü bir şair ve başarılı bir hatip olan Oscar Wilde,
Yunanistan'ı, Avrupa'nın hemen tamamını ve hatta Amerika'nın batısını
gezdikten sonra Londra'ya yerleşti. Londra'da geleneksel dünyanın ilgi çeken bir
kişiliği olmakta gecikmedi. Keskin zekası ve garip giyim tarzıyla Punch'ın
yayımcılarına ilham verir oldu; Gilbert ve Sullivan, Wilde'ın karikatürlerini çizer
oldular.
1884'te Constance Lloyd ile evlendi ve Cyril ile Vivian adlarında iki çocuğu oldu.
Ailevi sorumlulukları ile şiire ve oyunlarına olan ilgisi, hiçbir zaman diğer
uğraşlarının yerini almadı. Wilde kendisinden 15 yaş genç olan "Bosie" lakaplı
Lord Alfred Douglas'a aşık oldu.
Wilde onu kanatları altına alırken, Bosie sayesinde aristokrasinin eşcinsel
dünyasına girdi. Bu dünyada genç, iş sahibi bir erkek, bir akşam yemeği fiyatına
elde edilebilmekteydi. Zamanla ayrılmaz bir ikili oldular. Bu durum daha çok
Wilde'ın zararına oldu, çünkü genç sevgilisi kendisi kadar sır tutabilen biri
değildi.
Wilde "yetkililerin ününe gösterecekleri saygı nedeniyle ülkeyi terk edebilmesi
için gereken 24 saati kendisinden esirgemeyecekleri" inancını taşımaktaydı. Bu
şekilde tutuklanmanın utancından ve hapsedilmekten korunmuş olacaktı.
Newdigate Şiir Ödülü'nü kazanan bir şair, Lady Wdermer'in Hayranı ve Dürüst
Olmanın Önemi gibi popüler oyunların yazarı, ayrıca Dorian Gray'in Portresi
adlı çok satan bir romanın sahibi, ona göre kafasını böyle şeylere yormamalıydı.
Ama kısa zamanda ciddi bir sorun kapıyı çaldı.
Douglas'ın babası efsanevi Queensberry Markisi idi. 21 yaşındayken boks
sporunun kurallarını bulmuştu. Bu kurallar günümüzde de onun ismiyle anılır.
Oğlunun çevresini hiçbir zaman onaylamadı ve onu Wilde ile görüşmekten men
etti. Oğlu ise babasının isteklerine karşı gelerek babasını daha sert yaptırımlar
uygulamaya zorlamış oldu.
Sonuçta Queensberry toplumu yönlendirmek için Wilde'a karşı bir saldırı
kampanyası başlattı.
Son darbe Wilde'ın üyesi olduğu bir kulübe bırakılan kart ile geldi. Kartta
"Yumuşak Oscar Wilde'a" yazmaktaydı. Wilde saldırıya uğramıştı ve bu
kampanyaya son vermek için bu adama karşı bir iftira davası açmaya karar
verdi.
Wilde'ın yakın çevresi davadan vazgeçmesi için yalvardılar. Zira mahkemenin
araştırmaları esnasında bazı şeylerin ortaya çıkmasından korkuyorlardı. Wilde
hiçbir şeye aldırmadı, çünkü zekasından ve üstün yeteneklerinden emindi. Ne
yazık ki, Wilde'ın zekası, sayıları onu aşan gencin danışıklı ifadelerini önlemeye
yetmedi. Bu ifadelerle Wilde'ın ismi ile reklam yapmak istiyorlardı. Böylece
Wilde'ın yasadışı davranışları kamuoyunun gözleri önüne serilmiş oldu.
Eldeki kanıtları inceleyen hakim Wilde'ın davasını sonuçlandırmakta gecikmedi.
Wilde davayı kaybetti ve birkaç saat içinde ahlaksızlık suçlamasıyla tutuklandı.
Kamuoyu önünde yalan ifadeler vermekle suçlanıyordu. Bir savunma bile
hazırlayamadan iki sene için sürgüne gönderildi. Bu arada yakınları yardımına
gelmeye çekinmişlerdi.
Wilde toplumdaki konumunun, onu adaletin keskin kılıcından koruyacağını
düşünmüştü. Koruyabilirdi de... Fakat yüksek sosyetenin önde gelenlerine bile
özel hayatlarındaki hobileri kamuoyundan gizlemeden yaşamak konusunda
hoşgörülü davranılmıyordu.
Serbest bırakıldıktan sonra Bosie ile uzlaşmayı denedi ama başaramadı. Kırk
altı yaşındayken Paris'te, kalbi kırık olarak öldü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder