On dördüncü asırdan 16. asrın ilk yarılarına kadar Anadolu
târihinde mühim rol oynayan Oğuzların Bozok koluna bağlı bir Türkmen hânedânı.
Anadolu’ya Hasan Dulkadir adlı bir beyin idâresinde gelen ve Dulkadirli
Beyliğinin çekirdeğini meydana getiren bu ilk grubun Maraş ve Elbistan
arasındaki yaylalık bölgeye yerleştikleri ve daha sonra geniş bir alana
yayıldıkları anlaşılmaktadır.
Beyliğin kurucusu Zeyneddîn Karaca Bey, Eratna Beyin
elinden Elbistan’ı aldıktan sonra Memlûk Sultânı Melik Nâsır Muhammed’den
nâiplik menşurunu almaya muvaffak oldu. Karaca Bey zaman zaman Memlûk
sultanlarına itâat etti ise de, bâzan onlara cephe alarak Halep şehrini tehdid
etti. Bu arada Çukurova’daki Sis Ermenilerine ağır darbeler indirdi. 1346’da
Gabon Kalesini ele geçirdi. Bu başarılarına güvenen Karaca Bey, Melik üz-Zâhir
ünvânıyle 1348 yılında hükümdârlığını îlân etti. Ancak Memlûk Devletine isyân
eden Halep Vâlisi Bayboğa’yı Sultan’a teslim etmemesi üzerine yakalanarak
1353’te Kâhire’de 83 yaşlarındayken öldürüldü. Orhan Gâzi ile çağdaştır.
Karaca Bey’den sonra oğlu Halil Bey, Memlûkler tarafından
Elbistan vâliliğine tâyin edildi. Halil Bey derhâl hudutlarını genişletmeye
girişti ve Maraş, Malatya, Harput ve Amik taraflarını ele geçirdi. Memlûk
Sultânı Berkuk, devamlı üzerine akın yapan Halil Beyi ortadan kaldırabilmek
için faaliyete geçti. Nihâyet 1386 yılında Halil Bey bir sûikast sonucu
öldürüldü. Halil Bey fevkalâde cesur ve kahraman bir beydi. Son derece cömert
olması sebebiyle halk tarafından çok sevilir ve sayılırdı. Onun ölümü ile
yerine küçük kardeşi Süli Bey geçti.
Süli Bey, Memlûklere karşı başarılı geçen akınlarda
bulundu. Sultan Berkuk onun emirliğini tasdik etmek zorunda kaldı. Fakat
1394’te Güney Doğu Anadolu’ya gelen Timur Hanı Suriye’nin fethine teşvik etti.
Bunun üzerine Sultan Berkuk onu yok etmeye karar verdi. Bu sebeple Memlûk
kuvvetleri 1396 Martında Süli’yi ağır bir bozguna uğrattılar. Bununla da
yetinmeyen Berkuk, bir suikast ile onu da öldürttü. Süli Beyin ölümü ile Halil
Beyin oğlu Nâsıreddîn Mehmed Bey beyliğin başına geçti.
Mehmed Bey Memlûk Devletiyle dost geçindi. Bu sırada Timur
Han Elbistan ve Malatya’yı almıştı. Timur’a tâzimlerini arz eden Mehmed Bey
daha sonra Osmanlı tahtına geçen Sultan Çelebi Mehmed’le de dost geçindi. Buna
mukâbil Ramazanoğulları ile Karamanoğullarına karşı devamlı savaştı. Memlûkler
bu hizmetine karşılık ona Kayseri şehrini bıraktılar. Mehmed Bey 1443’te yetmiş
yedi yaşında ölünceye kadar 45 yıl saltanat sürdü.
Mehmed Beyden sonra başa geçen oğlu Süleymân Bey,
Osmanlılar ve Memlüklere kız vermek sûretiyle akrabâlık kurdu ve bu devletlerle
olan dostluğunu sürdürerek beyliğinin varlığını korudu. 1454’te öldürüldü. Daha
sonra beyliğin başına geçen Melik Arslan, kendisine karşı olan kardeşi Şah
Budak’ın gönderdiği bir fedâî tarafından öldürüldü. Memlûk Sultânı Kayıt Bay’ın
Şah Budak’ı Dulkadirli Beyi tâyin etmesi Osmanlılarla aralarının bozulmasına
sebeb oldu. Çünkü Fâtih Sultan Mehmed Han, Süleymân Beyin oğlu Şahsuvar’ı bu
mevkiye getirmişti. Şah Budak Mısır’a kaçtı. Osmanlıların himâyesindeki
Şahsuvar Bey ise Memlûk ve Ramazanoğullarına karşı birçok başarılar kazandı ise
de, Zamantı Kalesindeyken Memlûk kuvvetleri tarafından esir alınarak Kâhire’ye
götürüldü ve orada öldürüldü (1472).
Memlûk Sultânı Dulkadirli Beyliğine yeniden Şah Budak’ı
gönderdi. Ancak bu defâ da Osmanlıların desteğini sağlayan Alâüddevle Bozkurt
Bey tarafından Beylikten uzaklaştırıldı. Şah Budak, 1492 yılında öldü.
Alâüddevle Osmanlılarla dost geçindi. Akkoyunluların elinden Diyarbakır’ı aldı.
Şah İsmâil ile mücâdeleye girişti ise de, 1507 yılında ağır bir yenilgiye
uğradı. Daha sonra Osmanlılara karşı da cephe aldı. Dulkadirliler üzerine
gönderilen Hadım Sinan Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, Turna Dağı Savaşında
onu yenerek ele geçirdi ve dört oğluyla berâber öldürüldü. Alâüddevle’nin
yerine Şahsüvaroğlu Ali Bey tâyin edildi. Ali Bey, Yavuz Sultan Selim’in
yanında Mısır Harbine katıldı ve gösterdiği üstün gayretler üzerine pâdişâh
tarafından taltif edildi. Kânûnî döneminde Şam Vâlisi Canberdi Gazâlî İsyânında
Osmanlılara önemli hizmetlerde bulundu. Onun ölümü ile Dulkadirli toprakları
tamâmen Osmanlı Devletine katılarak bir beylerbeylik hâline getirildi.
Dulkadiroğullarının siyâsî durumları gözden geçirildiğinde,
Osmanlı ve Memlûk devletleri arasında bir tampon devlet durumunda oldukları
göze çarpar. Bu îtibârla kâh bu, kâh da öteki tarafa tâbi olmuşlardır. 1399
yılına kadar, 62 yıl Memlûklere tâbi iken, bu târihten îtibâren Osmanlılara
tâbi olmuşlardır. Arada bir Mısır nüfûzuna geçmekle birlikte, Osmanlı
tâbiyetinden çıkmamışlardır. Hattâ Osmanoğulları ile içli-dışlı akrabâ olmuşlar
ve pâdişâhların ana tarafından hânedânlarını teşkil etmişlerdir. Son yedi yıl
ise Osmanlı vâlisi durumunda geçmiştir. Dulkadiroğullarının en geniş
zamanlarında şimdiki Maraş,Kayseri, Elazığ, Ayıntap, Malatya ve Adıyaman
vilâyetlerine yayıldıkları görülmektedir.
Dulkadiroğullarından Alâüddevle
Bozkurt Bey, Maraş’ta Bektûtiye Câmii ve medresesiyle Kadirli, Bahçe, Antakya,
Anteb, Bozok, Andırın, Kırşehir ve Elbistan’da câmi, medrese, imâret, türbe ve
zâviye gibi eserler yaptırmıştır. Bundan başka Dulkadiroğullarından Nâsıreddîn
Mehmed Beye âit Kayseri’de Hatuniye Medresesi, Şahsuvaroğlu Ali Beyin Hacı
Bektaş nâhiyesinde Balım Sultan Türbesi, Ali Beyin oğlu Şahruh’un Sivas-Kayseri
yolu üzerindeki türbesi bilinen eserlerdendir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder