site içi arama

14 Nisan 2016 Perşembe

Türk Mitolojisi: Baş

Çok eskiden başlayıp günümüze kadar, Türklerin büyük İslam imparatorluklarında düşmanlarının başım kesip, onu bir ganimet veya kült objesi olarak muhafaza etme geleneği vardı. Kafatasını tepesinin hemen altından ayırdıktan sonra, onu bazı durumlarda içki kâsesi olarak kullanırlardı. Ne var ki, bu yeni bir şey değildi: Bu ritüel onlardan çok daha önce vardı. Kurdzip'e ait bir kâsenin (M.Ö. 4.-3. yüzyıl) üzerin-deki resim, düşmammn başım taşıyan bir İskit savaşçısına ait olabilir. Bu ise Herodot'a ait klasik raporun resimlenme-sine hizmet eder: "Gözlerin yukarısından kafatasının üst kısmım kesip ayırdıktan sonra, onu tekrar deriyle kaplıyor ve içki kâsesi olarak kullanıyorlar." Hiung-nular, ardından Yüe-ch'iler ve T'u-küeler de tıpkı İskitler gibi davranmış-lardır. Preslav Bulgarları savaşta öldürdükleri düşmanları-nın başını saklıyorlardı ve Theophanes'e göre, öldükten sonra Bizans hükümdarı Nikephoros'un taşından ayaklı bir kupa yaptılar. Kapgan Kağan (691-716) 716 yılında Bayır-kular tarafından öldürülünce, başı kesilir ve onu başkentine yollaması için Çin elçisine verirler. Kâşgarlı Mahmud bu baş kesme eylemim aynca yüceltmektedir. Baş kesme eylemi, onu yapan kişi için kahramanlığın bir kanıtidır: "Bir (—») aslan gibi kükredim; yiğitlerin taşlarını kestim." Chavannes, bu gibi ganimetlere gösterilen ilgiye dikkat çekmiştir: Yüe-ch'i kralının başı bir yüzyıldan daha uzun bir süre Türkler tarafından muhafaza edilmiştir. Dolayısıyla kült kanıtlan-mış oluyor. Bazı müslüman yazarlar onun varlığım doğru-lamaktadır: Örneğin, Orta Asya'da kafatasına tapınanlardan söz eden Ibn-Rusteh ya da bir kafatasına tapmanların yaşa-dığı bir vadiden bahseden al-Bakri. Ölen kişinin gücünün vücudun bu önemli organında varlığım koruduğuna inan-dıkları apaçık. Bu güç aynı şekilde iskelette de (-»Kemik-lerde) varlığını sürdürmekteydi, ne var ki iskeleti korumak pek kolay değildi. Kafatasına bakış biçimi, henüz hayattay-ken kişiyle olan ilişkilere bağlıdır: Eğer bir düşmandıysa, kafatasını hizmet eden bir işlevde kullanırlardı veya kafata-sım demir bir çember içine alırlardı (bakınız örneğin müslüman Türklerde kafatası halkaları; bunları Osmanlı-larda, Timur ve Babür'de görmek olasıdır). Bir —»Ata ya da hayırsever idiyse, kafatasına saygı gösterilirdi. Hayvanlara ait kafatasları ise, kötü güçlere karşı korunmak veya akraba olan kutsal bir canimin varlığını vurgulamak için dikilirdi. Çok ilginç bir anekdot, tüm canlıyı hatırlatmak için bir taş m yeterli olduğunu göstermektedir. T'ang schu bu anekdotu Tölesler için aktarmaktadır. Töles boyundan bir karı koca bir dilenciye rastlar. Kadın, dilencinin başının bir -+Kurt başı olduğunu fark eder. Karı koca onu takip ederler. —»Ötüken dağma ulaştıklarında, tuhaf kişi onlara "Ben bir tanrıyım." der ve fallarına bakar. Mori Masao haklı yere, kurt taşlı di-lencinin, hayvan taşlı insanlar hakkında bozkırlarda yaygın olarak anlatılan sayısız tasarımla örtüştüğüne dikkat çek-miştir. Bir hayvanla bir insanın melezleşmesiyle ortaya çı-kan kişileri tasvir eden heykeller, hayvan karakterinin ba-şatlığının taşla vurgulandığını kanıtlamaktadır. Fazlaca bir bilgiye sahip olmadığımız, ancak Antik Çağda ve Orta Çağ' da değişik Türk kavim birliklerince kullanılmış olması ge-reken maskelere ilişkin sorunu ortaya koymaktadırlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder