Selçuklular İslâmiyete tam bağlı,
îtikâtta ve amelde Ehl-i sünnet mezhebine mensuptular. Türkler ekseriyetle
îtikâtta Mâtürîdî, amelde Hanefî mezhebindendir. Ülkede kısmen de îtikâdda
Eş’arî ve amelde Şâfiî ve diğer hak mezhep mensupları da vardı. Bâtınîler gibi
sapık fırkalar varsa da, bunlarla âlimler ve devlet mücâdele hâlindeydi.
Devlet, ilim ve âlimlerin yanında olup, gelişmesi için bütün imkânlarını
seferber etmişti. Dînî tahsil ve terbiyenin yapıldığı medrese, tekke ve
zâviyeler ülkenin her tarafında yaygındı.
Selçuklu medreselerinde dînî ve fennî
bütün ilimler, konunun mütehassısları tarafından okutulurdu. Selçuklular
zamânında kıymetli âlimler yetişip, hâlâ değerini muhâfaza eden orijinal
eserler yazıldı. Sofiyye-i
aliyyeden, Şâfiî fıkıh âlimi olup, Risâle-i
Kuşeyriyye sâhibi Ebü’l-Kâsım Abdülkerîm
Kuşeyrî (986-1074); Et-Teysir Tefsîri müellifi Ebû Nasr Abdürrahîm; Şâfiî fıkıh âlimlerinden ve
Bağdat’taki Nizâmiye Medresesi müderrislerinden Ebû İshâk Şîrâzî (?- 1083);
pekçok eser sâhibiEbû Meâli Cüveynî (?- 1085); İslâm âlimlerinin en
büyüklerinden, pekçok sâhada eser sâhibi Nizâmiye Medresesi Müderrisi İmâm-ı Gazâlî
(1059-1111); Nizâmiyye müderrisi ve Şâfiî âlimlerinden Fahr-ül-İslâm Abdülvâhid
(?- 1108); Hanefî âlimlerinden Kâdılkudât el-Hatîbî (?- 1079); Te’arrûf kitabı şârihi
ve Menâzil-üs-Sâyirîn sâhibi Şeyhülislâm Abdullah-ı Ensârî (1005-1088); meşhur Besit, Vesît ve Vecîz tefsirlerinin
sâhibi Vâhidî (?- 1075); Hanefî fıkıh ve tefsir âlimi Fahru’lislâm Pezdevî
(1009-1089); Hanefî âlimlerinden Câmi-u
Kebîr, Câmi-u Sagîr, Siyer-i Kebîr, Muhtasar-ı Tahâvî şerhleri ve Mebsut, Kafî
Şerhi, Muhit kitaplarının sâhibiSerahsî
(?- 1090); Hanefî âlimlerinden ve evliyânın büyüklerinden Zînet-ül-Hayât, Menâzilü’s-Sâyirîn ve Menâzilü’s-Sâlikîn sâhibi Yûsuf-i Hemedânî (1048-1141); büyük fıkıh ve kelâm
âlimlerinden ve meşhur Milel Nihâl kitabı sâhibi Şehristânî (1076-1153); Şâfiî fıkıh, hadis ve
tefsir âlimlerinden ve Me’âlimü’t-Tenzîl
Tefsiri ile Mesâbih hadis
kitaplarının yazarı Begavî (?- 1122); Şâfiî âlimlerinden ve tefsîr ilminin
üstâdlarından Envârü’t-Tenzîl,
Tavâliü’l-Envâr kitablarının sâhibiKâdı
Beydâvî; Kâdirî yolunun önderi, fıkıh ve hadis ilimlerinde müctehid
Abdülkâdir-i Geylânî (1077-1166); Nizâmülmülk (1018-1092) dâhil daha pekçok
âlim Büyük Selçuklu ve onlara bağlı devletlerde çok hürmet ve himâye görüp,
kıymetli eserler vererek insanlığa hizmet etmişlerdir.
Bunları Türkiye Selçukluları devrinde;
evliyânın büyüklerinden ve gönül sultânı Mevlânâ Celâleddîn-i Muhammed Rûmî
(1207-1273) ve oğluSultan Veled (1227-1307); evliyâdan Şems-i Tebrîzî (?- 1247)
tâkip etmiştir.
Selçuklular, İslâmî ilimlerin öğretim ve
eğitiminin yapıldığı ve zamânın fennî ilimlerinin öğretildiği çeşitli
fakültelere sâhip, üniversite mâhiyetinde büyük medreseler yaptırdılar. En
büyüğü, Bağdat’taki Nizâmiye Medresesi olup, İsfehan, Nişabur, Belh, Herat,
Basra ve Amul’da nümûneleri vardı. Buralarda aklî ve naklî bütün İslâmî ilimler
okutulurdu. Medreselerde, mütehassıslarınca okutulan İslâmî ilimlerin
yardımcısı riyâziye (matematik), hey’et (astronomi), hendese (geometri), cebir,
fizik, kimyâ sâhalarında derin âlimler yetişti. Rasadhâneler kurularak, gök
cisimlerinin hareketleri tâkip edildi ve esaslı takvimler yapıldı. Bu
sâhalarda, edebî cephesiyle de tanınan Ömer Hayyam, Muhammed Beyhekî,
Ebü’l-Muzaffer İsferâyinî, Vâsıtî, Acâ’ibü’l-Mahlûkat
sâhibi Ahmed Tûsî ve daha pekçok âlim
yetişip, kıymetli eserler verdiyse de, on üçüncü asırda İslâm ülkelerindeki
Moğol tahribâtı sebebiyle, bunlardan faydalanma imkânı kaybolmuştur. Yazılan
pek kıymetli eserler, Moğolların kanlı çizmeleri altında hebâ olmuştur.
Selçuklu sultan ve devlet adamlarının
destek ve himâyesiyle kıymetli edip ve şâirler yetişerek çok güzel eserler
meydana getirildi. Selçuklu sarayında, devlet teşkilâtıyla edebiyât çevresinde
umûmiyetle Farsça, medrese çevresi Arabça, Selçuklu Hânedânı ve Türkmenler
arasında ve orduda da Türkçe konuşulup yazılırdı. Nazım ve nesir sâhasında
kıymetli kitaplarıyla tanınan meşhûr Bostan
ve Gülistân sâhibi Sa’dî-i Şîrâzî, Ömer
Hayyam, Enverî, Lâmi-i Cürcânî, Ebü’l-Me’âli Nahhâs, Ebû Tâhir Hâtûnî, Ebyurdî,
Habbâriyye, Ezrakî gibi edip ve şâirler, nesir ve nazım eserler verdiler. Gazâ
ve fetih rûhunu canlı tutan destânî eserler yazdılar. İbn-i Hassûl’un Risâle-i Melikşâhiyye, Ebû
Tâhir-i Hâtûnî’nin Târih-i Âl-i Selçuk, Muizzî’nin Siyer-i
Fütûh-i Sultan Sencer, Hemedâni’nin Unvalü’s-Siyer, İbn-i
Funduk Beyhekî’nin Meşârib-üt-Tecârib, Zînetü’l-Küttâb li Ka’ini’nin Kitâb-ı Metâhirü’l-Etrâk, İmâdeddîn-i İsfehânî’nin Zübdetü’n-Nüsra,
İbn-i Cevzî’nin Muntazam, Sıbt İbn-i
Cevzî’nin Mir’atü’z-Zamân, İbn-i Bibî’nin El-Evâmirü’l-Alâiyye,
İbn-i Esîr’in Kâmil ve Üsüdü’l-Gâbe târih
alanında yazılmış eserlerdir. İlmî eserlerde olduğu gibi, edebî ve târihî eserlerin
bâzıları, Moğol tahribâtı sebebiyle ele geçmemiştir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder