On üçüncü asırda Konya ve havâlisine hâkim olup, 1487
senesine kadar devâm eden büyük Türk beyliği. Karaman aşîreti, Oğuzların Avşar
boyuna mensuptur.
Türkiye Selçuklu Sultânı Birinci Alâeddîn Keykûbâd
(1219-1237), Türkmen aşîretlerini Bizans ve Kilikya hudutlarına yerleştirmişti.
Bu sırada, 1228 senesinde Kilikya, Ermenilerden alınınca, Ermenek taraflarına
da Karaman aşîreti yerleştirildi. O zaman Karaman aşîretinin beyi Sa’deddîn
oğlu Nûre Sûfî idi. Türkmenler üzerinde nüfûz sâhibi olan Nûre Sûfî,
Hıristiyanlara âit yerleri zaptederek topraklarını genişletti. Ölüm târihi
bilinmeyen Nûre Sûfî’den sonra oğlu Kerîmüddîn Karaman aşîret beyi oldu. Bu
sıralarda Türkiye Selçukluları Devleti, Moğol-İlhanlıların kontrolüne girmişti.
Karaman Bey; Ermenek, Mut, Gülnar, Mer’a ve Silifke
kalelerini muhâsara etti. Ermenek’i ele geçirdi. Sâhib olduğu topraklarda
serbestçe hareket ediyordu. Bundan dolayı Türkiye Selçuklu Sultânı Dördüncü
Kılıç Arslan, Karaman Beyin hâdise çıkarmasından çekinerek ona, Lârende
(Bugünkü Karaman) Kalesini iktâ olarak verdi. Aynı zamanda kardeşi Bunsuz da,
Selçuklu Sultânının sarayında “candar” yâni muhâfız olarak vazifelendirildi.
Fakat uç beylerinden bâzılarının cezâlandırılmasından endişelenen ve bir gün
sıranın kendilerine geleceğini düşünen Karaman Bey, berâberinde kardeşi
Zeynül-Hac ve Bunsuz olduğu hâlde 20.000 kişilik bir kuvvetle Konya üzerine
yürüdü. Ancak Gevele Kalesi önünde yapılan muhârebede Selçuklu Vezîri Muînüddîn
Pervâne, Karamanlıları mağlub etti. Karaman Beyin kardeşleri Zeynül-Hac ve
Bunsuz yakalanarak Konya’da îdâm edildi.
Karaman Beyin, 1262 senesinde vefâtı üzerine
Sultan Dördüncü Kılıç Arslan, bunun oğullarını Gevele Kalesine hapsettirdi ise
de, Vezir Muînüddîn Pervâne’nin müdâhalesi ile serbest bıraktı. Kardeşlerden en
büyüğü olan Şemseddîn Birinci Mehmed Bey, Ermenek tımarına sâhib olarak Karaman
Beyi oldu. Mehmed Bey, aşîret reisi olduktan bir süre sonra isyân eden Hatiroğlu
ile birleşerek Selçuklulara karşı faaliyete geçti ve Bedreddîn Hutenî
komutasında üzerine gönderilen Selçuklu-İlhanlı ordusunu Göksu Derbendinde, âni
bir taarruzla bozguna uğrattı. Daha sonra Konya üzerine yürüyerek, Cimri lakabı
verilen Alâeddîn Siyavuş’u Selçuklu sultânı îlân etti. Mehmed Bey, yanında
Alâeddîn Siyavuş olduğu hâlde, 1277 senesi Mayıs ayının on ikisinde Konya’ya
girdi ve Siyavuş’un vezîri oldu. Toplanan dîvânda Türkçeden başka dil
kullanılmamasına karar verdi. Bir süre sonra Akşehir ve civârında Sâhib
Atâoğulları idâresindeki bir orduyu yendi. Bu sefer dönüşü Konya’ya sokulmayan
Karamanoğlu Mehmed Bey, Ermenek’e çekilmek mecbûriyetinde kaldı. Bu sırada
Sâhib Cüveynî komutasındaki Selçuklu-İlhanlı ordusu Konya’ya geldi. Bu ordu ile
yaptığı çarpışmada yakalanarak bâzı kardeşleri ile birlikte öldürüldü (1277).
Bu hâdise bir süre için Karamanlıları sindirdi.
Mehmed Beyin yerine kardeşi Güneri Bey geçti. Bu da,
Selçuklu şehzâdeleri arasındaki saltanat mücâdelesinde büyük rol oynadı. Güneri
Bey, 1286 senesinde Tarsus üzerine yürüdü. Aynı sene İlhanlılar, Lârende ve
havâlisini tahrib ettiler. Güneri Bey, dağlara çekildi. Karamanoğulları, bu
târihten sonra Moğollarla bâzan anlaştılar, bâzan savaştılar. Güneri Bey 1300
senesinde vefât edince, yerine kardeşi Mahmûd Bey geçti. Mahmûd Bey, 1308
senesinde Ermenilerle savaşırken öldü. İki oğlu arasında çıkan ihtilaflar,
beyliğin birliğini sarstı ve beylik, Memlûklerin tesir sahasına girdi. Bu
sırada beyliğin başına Yahşi Bey geçti. Yahşi Bey zamânında Karamanoğulları,
tekrar Konya’ya hâkim oldu. Anadolu beylerinin kendi başlarına hareket etmeleri
üzerine, İlhanlı Vâlisi Emîr Çoban idâresindeki Moğol ordusu, Anadolu’ya girdi
(1314). Emîr Çoban, Konya’yı Karamanoğullarının elinden aldı. Yahşi Beyin ölümü
üzerine Karamanoğullarının başına Bedreddîn Birinciİbrâhim geçti.Karamanlılar
bunun zamânında da Konya’ya hâkim oldular. Bedreddîn İbrâhim 1319 senesinde
Tarsus Ermenileri üzerine sefer düzenleyerek bâzı yerleri ele geçirdi.
İlhanlıların Anadolu Vâlisi Timurtaş’ın 1327 senesinde Mısır’a kaçması üzerine,
diğer Anadolu beyleri gibi Karamanoğulları da serbestçe hareket etmeye
başladılar.
İlhanlıların çöküşü ile Karamanlılar hudutlarını
genişletmeye devâm ettiler. 1328 senesinde Gevele Kalesine kadar ilerlediler.
Beyşehir’e hâkim oldular. 1333 senesinde Birinci İbrâhim Bey, beylikten
çekilerek yerini, kardeşi Alâeddîn Halil Beye bıraktı. Bu beyin vefâtından
sonra, yeniden Birinci İbrâhim Bey Karamanlıların başına geçti. Ölümü üzerine
yerini oğullarından Fahrüddîn Ahmed bey aldı. Beyliği çok kısa süren Ahmed Bey,
Moğollar ile muhârebe ederken öldü (1350). Bundan sonra kardeşleri Süleymân ve
Şemseddîn beyler kısa süreler ile başa geçtiler. Karamanoğulları Beyliğinde bu
iki kardeşi, Burhâneddîn Mûsâ Bey tâkib etti. Bu bey, hastalığı yüzünden
Seyfeddîn Süleymân ile Karaman Beyi Lârende’ye göndererek kendisi Mut’a
çekildi. 1356 senesinde Mûsâ Beyin yerine Süleymân Bey geçti. Beş sene kadar
saltanat süren Süleymân Bey, Sivas Emîri Eretnaoğlu Mehmed Bey tarafından bir
hîleyle öldürüldü(1361). Bundan sonra Ebü’l-Feth lâkabını taşıyan Alâeddîn Ali
Bey Karamanlıların başına geçti.
Alâeddîn Ali Bey, başa geçer geçmez Osmanlılarla münâsebet
kurdu. Ali Bey, faal, mücâdeleci ve azîm sâhibi bir hükümdârdı. Osmanlı Sultânı
Murâd Hüdâvendigâr’ın kızı Nefîse Sultan ile evlenerek iki sülâle arasında
akrabâlık tesis etti. Osmanlıların Anadolu’ya yayılmalarından ve beylikleri
elde etmelerinden çekinen Alâeddîn Ali Bey, Eretnaoğulları ve diğer Türk
beyleri ile bir ittifâk kurma gayretine düştü. Fakat Sultan Birinci Murâd’ın
aldığı yerinde tedbirler bu gayretleri netîcesiz bıraktı. Alâeddîn Ali Bey,
daha sonra Kıbrıslıların elinde bulunan Gorigos (Kız Kalesi) üzerine yürüdü ve
kaleyi muhâsara etti. Kendisini bu sefere teşvik eden Moğol kumandanı Yelboğa
Nâsırî’nin muhâsara sırasında ölümü üzerine, Karamanlılar muhâsarayı kaldırarak
geri çekildiler. Alâeddîn Ali Bey, daha sonra komşu beyliklerin arâzisinden
bâzı yerleri zaptetti. 1376 yılında Kayseri’yi muhâsara edince, Eretnaoğlu Ali Bey
Sivas’a çekildi. Fakat Eretnaoğlunun vezîri Kâdı Burhâneddîn, Alâeddîn AliBeyi
geri çekilmek zorunda bıraktı.
Alâeddîn Ali Bey, kayınpederi ve Osmanlı Sultânı Birinci
Murâd Hanın, Rumeli’de fetihlerde bulunmasından faydalanarak, Osmanlılara âit
olan Beyşehir’i ele geçirdi. Bunun üzerine Rumeli’denAnadolu’ya geçen
SultanMurâd Han, yaptığı muhârebede Karamanoğullarını mağlub ederek, Konya’yı
muhâsara etti ise de, Kızı Nefîse Hâtunun ricâsı ile aldığı yerleri iâde ederek
barış yaptı (1386). Bu sulh, 1389 senesinde Sultan Murâd Hüdâvendigâr’ın
Kosova’da şehid olması üzerine Karamanlılar tarafından bozuldu. Alâeddîn Bey,
tekrar Osmanlı topraklarına girdi. Bu durum karşısında Osmanlı sultânı olan
Yıldırım Bâyezîd Han, Batı Anadolu’ya geçerek, Saruhan, Aydın ve Menteşe
beyliklerini Osmanlı topraklarına ilhâk ettikten sonra, Karamanoğlu Alâeddîn
Ali Beyi mağlub ederek tekrar sulhe mecbur etti. Daha sonraki senelerde, Tîmûr
Hanın Doğu Anadolu’ya hâkim olmasıyla, Alâeddîn Ali Bey, ona tâbi oldu. İki
düşman arasında kalan Kâdı Burhâneddîn, Karamanlılara karşı harekete geçti ve
1396 senesinde Konya önlerine kadar gelerek, beylik topraklarının bir kısmını
ele geçirdi. Bu hâdiseden iki sene kadar sonra Alâeddîn Ali Bey, Osmanlı
Sultânı Yıldırım Bâyezîd Hanın Rumeli Seferinde olmasından faydalanarak, tekrar
Osmanlı topraklarına girdi ve Ankara’ya baskında bulundu. Bu olay üzerine
Yıldırım Bâyezîd Han, büyük bir ordu ile Karaman seferine çıktı. Arpaçay
Muhârebesinde Karaman ordusunu bozguna uğrattı. Alâeddîn Ali Beyin Konya’ya
sığınması üzerine, Yıldırım Bâyezîd Han Konya’yı muhâsara etti. On günlük bir
muhâsaradan sonra Konya halkı, şehri Sultan Bâyezîd’e teslim etti. Alâeddîn
Bey, yakalanarak öldürüldü. Böylece Karaman Beyliğinin toprakları Osmanlılara
geçerek beylik sona erdi (1398). Yıldırım Bâyezîd, kız kardeşi Nefîse Hâtun ile
iki oğlu Ali ve Mehmed Beyleri Bursa’ya gönderdi. Bu iki kardeş Ankara Savaşı
sonuna kadar burada kaldılar.
Yıldırım Bâyezîd’in 1402’de Ankara Savaşında Tîmûr’a
yenilmesi üzerine, Karamanoğullarından Mehmed ve Ali Bey Bursa’da hapisten
çıkarıldı. Tîmûr Han, Karaman Beyliğinin başına Alâedîn Beyin büyük oğlu Mehmed
Beyi geçirdi. Kardeşi Ali Bey, ona tâbi olarak Niğde emîri oldu. Mehmed Bey,
fetret devrinde Osmanlı şehzâdeleri arasındaki taht mücâdelelerinden istifâde
etmesini bildi. Sultan Çelebi Mehmed Hanın müttefiki Germiyanoğlu Yâkub Beyin
arâzisine girdi. Bursa üzerine yürüyüp şehri tahrib etti (1413). Buna karşılık
olarak Çelebi Mehmed Han da, Karamanoğulları arâzisine girdi ve 1414 senesinde Konya
önlerinde Mehmed Beyi mağlub etti. Mehmed Bey, çok geçmeden tekrar Osmanlı
topraklarına girdi. Fakat Bâyezîd Paşa karşısında bozguna uğrayıp, esir düştü.
Sultânın huzûruna getirilen Karamanoğlu Mehmed Bey özür dileyince, 1415
senesinde sulh yapıldı. Antlaşmaya göre, Osmanlılar, zaptettikleri Akşehir,
Beyşehir ve Seydişehir’e hâkim oldular.
Ramazanoğlu Ahmed Bey, Tîmûr Hanın Anadolu’da bulunduğu
sırada, Karamanoğullarına âit Tarsus şehrini ele geçirip, Memlûk Sultânı Melik
Müeyyed Şeyh adına hutbe okuttu. İki sene sonra Mısır ve Şam emîrleri
arasındaki ihtilâftan istifâde eden Mehmed Bey, oğlu Mustafa Bey kumandasında
bir ordu ile Tarsus’u tekrar ele geçirdi. Bu durum Memlûk Sultânıyla arasının
açılmasına sebeb oldu. Memlûk Sultânı Müeyyed, oğlu İbrâhim kumandasında bir
orduyu Anadolu’ya gönderdi. Mehmed Bey, Memlûk kuvvetlerinin Niğde, Konya
Ereğlisi ve Lârende’yi zabtetmesi üzerine Taşeli’ne kaçtı. Karamanoğulları
toprakları Memlûk Devletinin himâyesinde olarak Mehmed Beyin kardeşi ve Niğde
emîri Ali Beye verildi. Bu hâdiselerden sonra Karamanoğlu Mehmed Beyin
Kayseri’yi ele geçirme teşebbüsü netîcesiz kaldı. 1420 senesinde yapılan
muhârebede, Ramazanoğlu Nâsıreddîn Mehmed Bey tarafından esir alınarak
Kâhire’ye gönderildi ve burada hapsedildi.
Mehmed Beyin büyük oğlu İbrâhim Bey, Osmanlılara sığındı.
Osmanlıların yardımı ile Konya ve Lârende’yi ele geçirdi. Amcası Ali Beyi
tekrârNiğde’ye çekilmek zorunda bıraktı. Osmanlıların, Karamanoğullarının iç
işlerine müdâhalesini hoş karşılamayan Memlûk Sultânı, Mehmed Beyi serbest
bıraktı. Mehmed Bey, başa geçer geçmez, Osmanlılara karşı cephe aldı. Hamidoğlu
Osman Bey ile anlaşarak Antalya üzerine bir sefer düzenledi. Antalya Muhâfızı
Hamza Bey şehri kahramanca müdâfaa etti. Muhâsara sırasında Mehmed Bey isâbet eden
bir top güllesiyle öldü (1423). Bu sefere katılan İbrâhim Bey, babasının
cenâzesini alarak Lârende’ye çekildi. Kardeşi Alâeddîn Ali Bey ise, Antalya’ya
sığındı. Böylece ikinci defâ Karaman tahtına çıkan İbrâhim Bey, Osmanlıların
yardımı ile amcası Ali Beyi tekrar Niğde’ye çekilmeye mecbur etti. Fakat daha
sonra Osmanlılarla olan dostluğu bozdu. Kendisini kuvvetli hissedince beyliğin
üzerindeki Memlûk nüfûzuna da son verdi. Memlûkler, Îsâ Beyi kardeşi İbrâhim’e
karşı destekledilerse de muvaffak olamadılar. Îsâ Bey, Kâhire’ye kaçtı. İbrâhim
Beyin zamânında Karamanoğulları en parlak devirlerini yaşadılar. Osmanlılar
aleyhine ittifak yapan İbrâhim Bey, 1433 senesinde Macarların Osmanlılara
saldırmasını fırsat bilerek Beyşehir’i aldı. Osmanlı sultânı, Rumeli’de
Macarları yendikten sonra Karamanoğlu İbrâhim Bey üzerine yürüdü. Konya’ya
kadar birçok şehri zaptetti. İbrâhim Beyin sulh isteği, 1453 senesinde aldığı
yerleri geri vermek ve bir daha antlaşmaya aykırı harekette bulunmamak şartıyla
kabul edildi.
Diğer taraftan, Memlûk Sultanlığı ile Dulkadiroğulları
arasındaki ihtilaftan faydalanan İbrâhimBey, Kayseri’yi ele geçirdi. Bu durum
Osmanlılarla Memlûklerin arasını açtı. Kayseri’den sonra Osmanlı topraklarına
giren ve Amasya Kalesini muhâsara eden İbrâhim Beye karşı Sultan İkinci Murâd
Han, kendisinden yardım isteyen Dulkadiroğlu Süleymân Beye yardımcı kuvvet
gönderdiği gibi, Tokat sancak beyine de bu kuvvetlere katılarak Kayseri’yi
zaptetmelerini emretti ve şehir 1436 senesinde alındı. Bundan sonra İbrâhim Beyin
kardeşi olan ve Osmanlıların yanında bulunan Îsâ Bey, Karaman arâzîsine yaptığı
akınlarda Akşehir’i ele geçirdi. Karamanoğlu üzerine yapılan akınların birinde
Îsâ Bey öldü. 1437 senesinde İbrâhim Beyin Osmanlı Devleti ile sulh yapması
üzerine Anadolu’da sükûnet hâsıl oldu.
İbrâhim Bey, 1444 senesine kadar OsmanlıDevletine karşı
hiçbir harekette bulunmadı. Fakat Osmanlılar Sofya’ya kadar inen Haçlı
kuvvetlerini karşılamaya gittiklerinde, Osmanlı Devletini arkadan vurmakta da
tereddüd etmedi. Karamanoğlu kuvvetleri Ankara ve Kütahya’ya kadar olan yerleri
tahrib ettiler. Sultan Murâd Han, Macarları mağlub ettikten sonra, Anadolu’ya
geçerek Karamanoğulları üzerine büyük bir sefer düzenledi. İslâm âleminde suçlu
duruma düşen ve çâresiz kalan İbrâhim Bey, yemin vermek sûretiyle ağır şartlar
altındaOsmanlı Devleti ile sulh yaptı. Bu ahidnâmede İbrâhim Bey, her sene bir
oğluyla kendi askerini Osmanlı Devlet hizmetine göndermeyi taahhüd ediyordu.
Edirne-Segedin antlaşması bozulup, Haçlıların taarruz ederek Varna önüne
geldikleri zaman, İbrâhim Bey yeminine sâdık kalarak, antlaşmaya aykırı bir
harekette bulunmadı. İkinci Kosova Savaşında (1448) Haçlılara karşı Osmanlı
ordusuna yardımcı kuvvetler gönderdi.
Hıristiyanlara karşı yapacağı bir seferin, üzerindeki kötü
intibâı sileceğini hesaplayan İbrâhim Bey, henüz Kıbrıslıların elinde bulunan
Gorigos’a taarruza karar verdi ve 1448 senesinde Gorigos’u fethetti. 1451
senesinde Osmanlı tahtına Sultan İkinci Mehmed Hanın geçmesi, İbrâhim Beye yeni
ümitler vermişti. Fakat Sultan Mehmed’in Karaman üzerine yürümesi onu tekrar
barışa mecbur etti. İstanbul’un fethi hazırlıkları sırasında Karamanoğulları
Venediklilerle ticâret antlaşması yaptılar. Hakîkatte antlaşmada zikredilen
düşman, Osmanlı Devletiydi. İbrâhim Bey, 1456 senesinde Tarsus, Adana ve Külek
taraflarını ele geçirmek için sefer düzenleyince, Memlûkler, bir ordu
göndererek Karaman topraklarını tahrib ettiler. İbrâhim Bey, Fâtih Sultan
Mehmed’in Kastamonu ve Trabzon seferlerinde, antlaşma gereğince oğlu
kumandasında asker yolladı (1461).
İbrâhim Beyin son günleri ızdırap içinde geçti. Oğulları
sağlığında Karaman tahtına geçebilmek için, mücâdeleye başladılar. İbrâhim Bey,
büyük oğlu İshak Beyi veliaht ve İçel vâlisi yapmıştı. İshâk Bey, babasının
sağlığında idâreyi bizzât ele aldı. Fakat, taht mücâdelesinde babasıyla berâber
Kavala Kalesine çekildi. Diğer oğlu Pir Ahmed, Konya’da hükümdârlığını îlân
etti. Bu sırada İbrâhim Bey, Kavala’da öldü. İshâk Beye rakib olarak Pir
Ahmed’in çıkması; Osmanlı, Memlûk ve Akkoyunlu devletlerinin, beyliğin iç
işlerine karışmalarına sebeb oldu. Netîcede Pir Ahmed, Osmanlıların yardımını
sağlayarak Antalya Vâlisi Hamza Beyin kuvvetleriyle Karaman’a girdi. İshâk Bey,
yenilerek Silifke’ye çekildi ve yardım için Akkoyunlu Hükümdârı Uzun Hasan’ın yanına
gitti. Pir Ahmed, Karamanoğullarının başına geçince, Osmanlılara yardımları
karşılığında Beyşehir ve Ilgın’ı verdi. Fakat Ahmed Beyin bir süre sonra
Akkoyunlu ve Venediklilerle anlaşması, Fâtih Sultan Mehmed Hanın Karaman
üzerine sefere çıkmasına sebeb oldu. Osmanlı kuvvetleri Konya’yı aldı. Ahmed
Bey, Lârende önlerinde Mahmûd Paşaya yenilerek Tarsus’a kaçtı. Fâtih
SultanMehmed, oğlu Şehzâde Mustafa’yı Karaman vilâyetine tâyin etti ise de,
Karaman’ın yerli halkı beylerine sâdıktı. Pir Ahmed Bey, kardeşi Kâsım Beyle
barışarak Karaman Beyliği için berâberce mücâdele etti. Akkoyunlu Uzun Hasan ve
Venediklilerin teşebbüsleri, Karaman topraklarının Osmanlılar tarafından ele
geçirilmesini önleyemedi. Osmanlılar, Otlukbeli Savaşında Uzun Hasan’ı
yendikten sonra, Karamanoğlu topraklarına tamâmiyle sâhib oldu. Gedik Ahmed
Paşa, önce Ermenek, sonra da Mennan Kalesini ele geçirdi ve Silifke’yi
zaptetti. Şehzâde Mustafa da Develi-Karahisar’ı teslim aldı. Bu sırada Pir
Ahmed öldü ve Karamanoğullarının başına Kâsım Bey geçti. Kâsım Bey devrinde
bütün mücâdelelere son verildi.
Karaman vâliliğine gönderilen Şehzâde Cem Sultan, Karaman
beyleri ile dostluk tesis ederek onların kalbini kazandı. Karamanoğullarının
son vârisi olan Kâsım Bey, Karaman vâlisi tâyin edilen Şehzâde Cem Sultan ve
Sultan İkinci Bâyezîd Han ile anlaşarak Osmanlı himâyesinde ölüm târihi olan
1483 Şubatına kadar İçel taraflarında hüküm sürdü. Onun ölümü ile
Karamanoğulları Beyliği sona erdi. Kâsım Beyin dâmâdı Turgut’un oğlu Mahmûd
Bey, 1487 senesine kadar İçel’de sancak beyliği yaptı. Onun beyliği yeniden
ihyâ etme faaliyetlerine karşılık üzerine kuvvet gönderildi. Karşı duramayan
Mahmûd Bey tutunamayıp, Memlûklere sığındı, Karamanoğulları toprakları Sultan
İkinci Bâyezîd devrinde bütünüyle Osmanlı Devleti sınırları içine alındı.
Karamanoğulları, Anadolu beyliklerinin, Osmanoğullarından
sonra en mühimi, en büyüğü, en kudretlisi ve en devamlısıdır. Konya’yı yâni
Türkiye Selçukluları’nın merkezini elinde tutan Karamanoğulları, kendilerini
Selçukluların halefi saymışlardır. Fakat Osmanoğullarının, mânevî, siyâsî ve
jeopolitik durumları, gazâlarının kazandırdığı îtibâr ve hükümdârlarının
emsalsiz dehâsı karşısında bu iddiâları hayalden öteye gidememiştir.
Karaman-Türkmen Beyliği, 1250 senelerinden 1487 yılına kadar yaklaşık iki yüz
otuz yedi sene hüküm sürmüştür.
Kültür ve medeniyet: Karamanoğullarının siyâsî ve ticârî ehemmiyeti
memleketlerinin coğrafî durumuna göreydi. Bunlar kuvvetli düşmanları karşısında
sarp yerlere çekilerek korunurlar, tehlike geçince tekrar İçel ve Lârende
taraflarına gelirlerdi. Karaman Beyliğinin ilk hükûmet merkezi Ermenek’ti.
Sonraları toprakları genişleyince Lârende kasabasını uzun müddet merkez olarak
kullandılar. Konya’yı elegeçirince devlet merkezini buraya taşıdılar. 1463 senesinde
Konya Osmanlılara geçince, Lârende’yi tekrar merkez yapan Karamanoğulları ikiye
bölündü. Bu zamanda muvakkat olarak Niğde ve Silifke’yi de hükûmet merkezi
yaptılar. Karamanoğullarında, memleketin bütünü baştaki bey ile âilenin diğer
fertleri tarafından idâre edildiğinden, bu beylikte hükümrânlık âileye münhasır
idi ve beylerinin resmî ve umûmî bir ünvânı yoktu.
Şehâbeddîn Ömer, Mesâlik-ül-Ebsâr isimli eserinde, 14. asrın ilk yarısında,
Karamanoğulları’nın 25.000 atlı ve 25.000 yaya askeri olduğunu kaydetmiştir.
Bunlardan başka aşîret kuvvetlerinden de faydalanmışlardır.
Geçitler vâsıtasıyla Konya’ya ulaşan ticâret yollarını
kontrol eden Karamanlılar, Ceneviz ve Kıbrıs tâcirlerinden aldıkları vergiler
ile mühim bir gelir temin ediyorlardı. Lamos, Silifke, Anamur ve Manavgat gibi
kendilerine âit limanlardan tahsil ettikleri gümrük resmi de belli başlı
gelirlerindendi.
Karamanoğullarının Ermenek, Anamur, Lârende, Aksaray, Niğde
ve Konya’da inşâ ettirdikleri mîmârî eserler, Selçuklu sanatının tâkibçisi olduklarını
göstermektedir. Karaman’da Nefîse Sultan tarafından Mîmâr Nûman bin Hoca
Ahmed’e yaptırılan Hâtuniye Medresesi, Selçuklu mîmârî tarzının özelliklerini
taşır. Yine Karaman’da 1388 senesinde yaptırılan Alâeddîn Bey Kümbeti, kesme
taştan on iki köşeli olup, üzeri yivli konik bir külah ile örtülüdür. Bu eser,
Selçuklu mîmârisi tarzından farklı bir üslûpla yapılmıştır. Karamanoğulları
ayrıca birçok yerde câmi, medrese, han ve kervansaraylar inşâ ettirmiştir.
Niğde’de Ak Medrese, Zinciriye Medresesi, Aksaray Ulu Câmi; Karaman’da İbrâhim
Bey İmâreti, Nefîse Sultan Câmii, Aktekke Câmii; Ermenek’te Havâsıl Câmii ile
Ulu Câmi ve Tol Medrese; Konya’da Nâsuh Bey Dâr-ül-Huffâzı, Has Bey
Dâr-ül-Huffâzı ve Hasbeyoğlu MescidiKaramanoğlu beyleri tarafından yapılmış eserlerdir.
Çini sanatı, Türkiye Selçukluları zamânında zirveye çıkmış,
Karamanoğulları zamânında da bu durumunu muhâfaza etmiştir. Alçı sanatı da aynı
kuvvetle devâm etmiştir. Karamanoğullarından Alâeddîn Ali Bey ve haleflerinin
gümüş sikkeleri görülmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder