site içi arama

10 Nisan 2016 Pazar

Selçuklularda Devlet teşkilâtı

Selçukluları meydana getiren Oğuzlar, Orta Asya’dan Mâverâünnehr ve Horasan’a gelince bütünüyle İslâmiyeti kabul ettiler. Müslüman olmalarıyla eski bozkır kültürünün İslâmiyete aykırı olmayan unsurlarını müesseselerinde sentezleştirdiler. Türk devlet geleneğinin esâsını teşkil ettiği Selçuklu devlet teşkilâtı; Karahanlı, Sâmânlı, Gazneli ve Abbâsî devletleri teşkilâtından geniş ölçüde faydalanmış ve bunları kendi bünyesinde mükemmel bir sûrette uygulamıştır.
Hükümdar: Töre ve müesseselerin tanıdığı haklarla devletin tek hakimidir. Sultan ünvanlı hükümdârlara umûmiyetle Sultânülâzam denilirdi. Türklerdeki Hâkan veya Kağan, batıdaki imparator kelimelerinin karşılığıdır. Sultan, Türkçe adının yanında İslâmî ad da taşırdı. Halîfe tarafından künye ve lakab da verilirdi. Sultan merkezde oturur, ülke toprakları hânedan mensuplarınca idâre edilirdi. Merkeze bağlı beylik ve atabeglikler vardı. Sultanın hâkim olduğu ülkelerde adına hutbe okunur ve para basılırdı. Fermanlara ve dîvânın kararlarına büyük sultanın imzâsı yerine tuğra çekilip, tevkiî (nişan) yazılır ve emir ondan sonra yürürlüğe girerdi. Harplerde ve devlet ileri gelenleriyle yaptığı seyahatlerde, hâkimiyet işâreti olarak başının üstünde atlastan veya altın sırmalı kadifeden yapılmış çetr (hükümdar şemsiyesi) tutulurdu. Çetre, sultanın ok ve yaydan meydana gelen armaları işlenirdi. Hükümdarlık sarayının kapısında veya saltanat çadırının önünde, namaz vakitlerinde, günde beş defâ nevbet (mehter) çalınırdı. Sultan, haftanın belirli günlerinde devlet ileri gelenleriyle yüksek mevkili memur ve kumandanları huzûruna kabul edip, memleket meselelerini görüşür ve ahâlinin hâlinden haberdâr olurdu.
Saray teşkilâtı: Sarayda sultanın âilesi ve maiyeti otururdu. Saray teşkilâtı ve teşrifâtçılık önceleri Oğuz töresine göre yapılırken, sonraları İslâmî hüviyet kazandı. Sarayda, sultanla dîvânlar arasındaki irtibâtı Hâcibü’l-hâcib denilen Hâcib sağlar; örfî meselelerin hallinde kadıya da yardımcı olurdu. Hâcibler, sultânın îtimâd ettiği şahıslar arasından seçilirdi.
Emîr-i candâr; saray muhâfızlarının başı olup, maiyetindeki hassa birlikleriyle sarayın ve sultanın emniyetini sağlamakla vazifeliydi. Silâhdâr; merâsimlerde sultânın silâhlarını taşıyıp, silâhhânedeki muhâfızların âmiriydi.
Emîr-i alem; sultânın “Râyet-i Devlet” denilen bayrağını, saltanat sancaklarını taşımak ve muhâfaza etmekle vazifeliydi. Emîr-i alemin maiyetinde alemdârlar vardı. Yasacı; bayrak ve nevbet takımını muhâfaza ve idâre ederdi.
Câmedâr; sultânın elbiselerinin muhâfızıydı. Emîr-i meclis; sultânın ziyâfetlerini hazırlatıp, teşrifâtçılık yapardı. Emîr-i çeşnigîr; sultânın yemeklerini hazırlayan ve sofra hizmetlerini yapan çaşnigirlerin âmiriydi. Şerabdâr-ı has; sultânın şerbetlerini hazırlamak, haftanın belirli günlerinde toplanan mecliste ve yemeklerde hizmetle vazifeliydi. Serhenk (Çavuş); merâsimlerde ve sultanın seyâhatlerinde yol açardı. Ayrıca, Abdâr, Emîr-i Âhur, Üstâdüddâr, Vekîl-i Has, Emîr-i Şikâr, Bazdâr ve Nedimler de sarayda vazifeli kimseler arasındaydı.
Hükûmet: Devleti idâre etmek için işler dîvânlarda yürütülürdü. Büyük dîvân denilen dîvân-ı saltanatta devletin umûmî işleri görüşülüp, yürütülürdü. Selçuklularda büyük dîvândan başka devletin mâlî, askerî, adlî ve diğer işlerine bakan dîvânlar da vardı. Dîvân başkanı, sultanın mutlak vekili olan Sâhib, Sâhib-i dîvân ve Hâce-i büzürg de denilen vezirdi. Vezir bir tâne olup, alâmet olarak destâr (sarık) ve altın divit verilirdi. Vezîrin diviti, Devâtdâr’da olup, aynı zamanda sır kâtipliği de yapardı.

Selçuklularda, İstifâ dîvânı; mâlî işlerle alâkadar olup, en önemli âzâsına Müstevfî denirdi. Tuğrâ dîvânı; ferman, berat, menşûr, nâme, mektup dâhil, yazışmalara tuğra çekerdi. İşraf dîvânı; Müşrif-i memâlik de denilen müşrifin âmirliğinde umûmî teftiş yapardı. Dîvân-ı arz’a, Arzü’l-ceyş başkanlık ederdi. Emîr-i ariz de denilen bu zâtın reisliğindeki teşkilât, millî savunma hizmetleri ve ordunun ihtiyaçlarını karşılamakla vazifeliydi. Şehzâdelerin yetişmesiyle alâkadar olan atabegler eyâlet merkezlerinde güvenlik hizmetleriyle ilgilenen ve şıhne (veya şahne) denilen askerî vâliler, mülkî idâreden mesul olan âmiller ve zâbıta hizmetleriyle emr-i bi’l-ma’rûf nehy-i ani’l-münker görevini üstlenmiş olan muhtesipler de hükûmet teşkilâtı içinde yer alırdı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder