site içi arama

14 Nisan 2016 Perşembe

Zülüflü İsmail Pasa

Antalya’ya gidis, Yozgat’tan dönüs, kar, kıs... Çankaya köskünün rahat ve sıcak salonlarına
dönen Mustafa Kemal Atatürk çevresindekilere su hikâyeyi anlatır:
-“Biz Harbiye’de ögrenci iken, Okul’un sobaları yanmazdı. Bütün kıs, titresir dururduk.
Nihayet bir gün arkadaslar beni müdüre çıkmak için seçtiler. Müdür Zülüflü smail Pasa
adında bir saray adamı idi. zin aldık, huzura çıktık; önce Padisah’a sonra Müdür’e
dualarımızı arz ettik. Nihayet, konuya geldik, isi anlatmak istedik. Ama müdür, daha ilk
cümlelerde kükredi:
-‘Ne sogugu be nankörler! Padisah nimeti gözünüze dizinize dursun.’
-‘Görmüyor musunuz? Sobalar nasıl gürül gürül yanıyor. Defolun buradan! Gerçekten,
Müdür’ün sobası gürül gürül yanıyordu. Müdür, buram buram terliyordu, sıcaktan, gögsünü
bagrını açmıstı ve zannediyordu ki, bütün okulun sobaları da böyle yanar... Çocuklar, biz bu
Çankaya Köskü’nde, bazen, galiba bu Zülüflü smail Pasa gibi kendimizi anlatıyoruz...’ ”
ste Mustafa Kemal Atatürk sadece gerçekçi degil, öz elestiriden çekinmeyen açık sözlü bir
gerçekçi idi.
Zaman zaman gerçekten, kendini çevresinde esen havaya kaptırmayan lider yoktur. Bütün
liderlerin yasamlarında bir an gelir ki, liderle gerçeklerin arasına, her liderin bilinçaltında
yasayan insani içgüdülerinin hatta insani zayıflıklarının perdesi girebilir. Ama gerçek lider
odur ki, yapay olan, egreti olan perdenin arkasında kalmaz ve eriyip gitmez.
1
1 Hikmet Bil, Atatürk’ün Sofrasında, Uncu yayınları, stanbul 1981, s. 62-65
Kaynak: Atatürk ve Unutulmaz Anıları, Ahmet Gürel, Bülent Türker, Nisan 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder