Üç kol halinde
Hısnıkeyfa ve Amid (Diyarbekir), Mardin ve Meyyafarikin (Silvan) ve Harput’ta
hüküm süren bir Türkmen hanedanı. Hanedanın atası ve isim babası olan ve
Oğuzların Döğer boyuna mensub bulunan Eksük oğlu Artuk, Büyük Selçuklu Sultanı
Alparslan’ın kumandanlarındandı. Anadolu’nun fethine katılıp, Yeşilırmak
Vadisine kadar ilerledi. Anadolu’nun Türkleşip, İslamlaşmasına hizmet etti.
Sultan Melikşah döneminde Karmatileri itaat altına almak için Bahreyn seferine
çıktı. Melikşah’ın kardeşi Tutuş, ona gördüğü hizmetler karşılığı olarak
Filistin’in idaresini verdi. Bununla beraber Kudüs’te kısa bir müddet hüküm
süren Artuk Bey, 1091 senesinde vefat etti.
Artuk Beyin ölümünden
sonra oğulları, Haçlılar ve onlarla işbirliği yapan Fatımilerin baskıları
sonucu bu bölgede fazla kalamadılar. Oğullarından Muinüddin Sökmen, Mezopotamya
emirleri arasındaki çekişmeden faydalanarak ele geçirdiği Hısnıkeyfa’da Hanedanın
birinci kolunu kurdu (1102).
1. Hısnıkeyfa (Hasankeyf) Artukluları (1102 - 1281)
Sökmen, 1102 yılında
Hısnıkeyfa’da tesis etmiş olduğu beyliğini sağlamlaştırmak için Büyük Selçuklu
Sultanı Muhammed Tapar’a bağlılığını arzetti ve onun hizmetine girdi. Sultanın
emri üzerine kardeşi İlgazi ile birlikte bazı ayaklanmaları bastırdı. Yeğeni
Yakuti 1103 yılında Mardin’i ele geçirdi. Bu sırada Urfa, Antakya, Trablus ve
Kudüs gibi şehirleri ele geçiren Haçlılar, Mardin ve Harran yörelerine de
taarruzda bulunuyorlardı. Sökmen Bey, emir Çökermişle birlikte Haçlıların bu
faaliyetlerine karşı harekete geçerek Urfa Haçlı Kontu Joscelin ile Kudüs Kralı
Baudouin’in kumandasındaki Haçlı ordusunu büyük bir bozguna uğrattılar.
Joscelin ve Baudouin’in esir edildiği savaşta Haçlılardan 30 bin kişi
öldürüldü. Böylece Haçlı ilerlemesine mani olan Sökmen, Dımaşk Atabegi
Tuğtekin’e yardıma giderken yolda hastalanarak 1104 yılında vefat etti.,
Sökmen’den sonra yerine
geçen oğlu İbrahim Bey, muktedir bir hükümdar olamadı. O, daha çok Mardin’de
hakimiyetini tesis eden amcası İlgazi’ye tabi oldu. Daha sonra Davud ve Kara
Arslan dönemlerinde Anadolu Selçuklularına tabi olan Artuklular, Nureddin
Muhammed devrinde Eyyubi hakimiyeti altına girdiler. 1231 yılında Hısnıkeyfa ve
Diyarbekir üzerine sefere çıkan Eyyubi Hükümdarı Melik Kamil, Artukluların bu
şubesine son verdi. Hükümdarlığını kaybeden Hısnıkeyfa kolunun son Artuklu
emiri Melik Mes’ud, Moğollar tarafından öldürüldü. Hısnıkeyfa ve Amid
Artuklularına kurucusundan dolayı Sökmenliler de denir.
2. Harput Artukluları (1185 - 1233)
Artuk Beyin torunu Belek
bin Behram 1112 yılında Harput ve Palu’ya hakim olarak bölgede kendi beyliğini
kurmuştu. Amcaları Sökmen ve İlgazi ile birlikte bütün ömrünü haçlılarla cihada
sarfeden Belek Beyin gösterdiği kahramanlık İslam aleminde destanlaşmıştır.
Belek Bey, 6 Mayıs 1224’de muhasara altında tuttuğu Menbiç kalesinden atılan
bir okla şehid edildi (Bkz. Belek Bey).
Belek Beyin ölümünden
sonra Harput, 1185 yılına kadar Hısnıkeyfa Artuklularının idaresi altında
kaldı. Bu tarihte Artuklu hükümdarı Nureddin Muhammed’in ölümü üzerine oğulları
arasında başgösteren saltanat mücadelelerinde İkinci Sökmen hakimiyeti ele
geçirdi. Bu durum üzerine diğer oğlu İmadeddin Ebu Bekr, Harput ve çevresine
hakim olarak, beyliğini ilan etti. Ebu Bekr, 1204 yılında ölünce yerine
Nizameddin İbrahim geçti. Nizameddin İbrahim’in ölümünden sonra Harput
Artukluları Eyyubilere tabi oldular. 1185 yılında ise Anadolu Selçuklu
kumandanlarından Kemaleddin Kayar, Eyyubileri Harput civarında bozguna
uğrattıktan sonra şehri alarak Artukoğulları Beyliği Harput şubesine son verdi.
3. Mardin Artukoğulları (1106 - 1409)
Artuk Beyin ölümünden
sonra beş yıl kardeşi Sökmen ile beraber Kudüs valiliğinde bulunan Necmeddin
İlgazi buradan ayrıldıktan sonra Selçuklu meliki Dukak’ın yanına giderek
Haçlılarla mücadeleye atıldı. Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar döneminde
dört yıl Bağdat şahneliği görevinde bulundu. İlgazi bu vazifeden alındıktan
sonra yeğeni İbrahim’in elinden Mardin’i zabtederek burada Mardin Artukoğulları
veya İlgaziler denilen Artukoğulları kolunu kurdu.
Mardin’den sonra
Nusaybin’i ele geçiren İlgazi, Sultan Tapar’ın emriyle Haçlılara karşı
düzenlenen 1112 seferlerine katıldı. Emir Mevdud komutasında olarak Urfa’nın
kuşatmasına katılan İlgazi, kalenin zaptına muvaffak olamadı. Ancak Harran
Haçlıların elinden alındıktan sonra İlgazi’ye devredildi. 1117’de Haleb’i alan
İlgazi, buranın idaresini oğlu Timurtaş’a verdi. Antakya Haçlıları üzerine
sefer düzenleyip, 1119’da şehir civarında yapılan muharebede büyük bir zafer
kazandı. Bu savaşta Antakya kontu Rogen dahil Haçlı ileri gelenleri öldürüldü.
Akdeniz sahiline kadar ilerlenip, çok ganimet alındı. İlgazi, Haçlıları kuzeyde
de takib edip, Göksun’a kadar ilerledi. Böylece Haçlıların kuvveti kırıldı,
karşı tedbir almalarının önüne geçildi. Selçuklu Sultanı Mahmud, İlgazi’nin
muzafferiyetinden ziyadesiyle memnun olup, 1120’de Meyyafarikin’i ona verdi.
1122 senesinde vefat
eden İlgazi, adaleti, ihsanı ve halka hizmeti ile meşhurdu. Diğer memleketlere
nazaran Mardin ve Halep'te vergileri hafifletmek suretiyle halkın sevgisini
kazandı. Hakim olduğu bölgede Asayiş, nizam ve intizamı sağlayan İlgazi, imar
faaliyetlerine de büyük önem verdi.
İlgazi’nin ölümünden
sonra oğullarından Süleyman, Meyyafarikin’e; Timurtaş, Mardin’e; yeğeni
Süleyman da Haleb’e hakim oldular. Bu sırada diğer yeğeni Belek de, Harput ve
Palu civarında kendi beyliğini kurdu. Süleyman’ın ölümünden sonra Hüsameddin
Timurtaş, Mardin şubesine daha geniş bir şekilde sahib oldu. Timurtaş’ın 1154
yılında ölümünden sonra yerine oğulları arasında en liyakatlisi olan Necmeddin
Alp geçti. Bu bey döneminde Mardin Artukoğulları ile Hısnıkeyfa Artukluları
arasında sıkı bir dostluk ve işbirliği sağlandı. Güneydoğu Anadolu Bölgesi bu
sayede imar ve medeniyet yolunda ilerledi. Necmeddin Alpı yirmi iki yıl
saltanat sürdükten sonra 1176 senesinde vefat etti. Necmeddin Alpı dönemi
Artukoğullarının en parlak yılları oldu. Bundan sonra Artuklu ülkesi önce
Eyyubiler, sonra da Moğolların baskısı altında kaldı. Moğollara bağlı olarak
saltanatlarını devam ettiren silik beyler döneminden sonra Mardin Artukoğulları
1408 yılında Karakoyunlular tarafından ortadan kaldırıldı.
Artuklular, Büyük
Selçuklu Devletine tabi olduklarından, devlet teşkilatı, müessesesi ve idare
tarzı Selçuklulara benziyordu (Bkz. Selçuklular). Devletin temel siyaseti
cihad, Haçlılar ve İslam alemindeki sapık ideolojiler ile mücadele idi.
Anadolu’nun Türkleşip İslamlaşmasında büyük hizmetleri geçti. Artukluların
hakim oldukları bölgelerde Türklerden başka Arab, Süryani, Rum, Ermeni ve bir
miktar da Yahudi vardı. Her millet kendi lisanını konuşurdu. Türkler ve Araplar
Müslüman, Ermeni ve Rumlar Hıristiyan, Süryaniler kendi mezheblerinde,
Yahudiler ise musevi idiler. Artuklu hükümdarları ve devlet adamları ilme
meraklı olup, ilim ve irfan müesseseleri kurup, alimleri himaye ettiler.
Sofiyye-i aliyyeden fıkıh alimi Şihabüddin-i Sühreverdi, Artuklulardan çok
hürmet görüp; Elvah
el-İmadiyye adlı eserini İmadüddin Ebu Bekr’e arz etti. Kemaleddin Ebu Salim, Ebu Ali
el-Sofi, Cezeri ve Bedi’uzzeman eserler yazıp, Artuklu hükümdarlarına ithaf
ettiler. Ayrıca, pekçok alim, nakli ve akli ilimlerde eserler yazdılar.
Artuklu hükümdarları
saray ve şehirlerde kurdukları kütüphanelerde binlerce cildlik kitaplar
toplamışlardır. Artukluların inşa ve imar faaliyetleri, mimari eserleri çok
meşhur idi. Artuklular, Orta Asya ve İslam alemindeki mimariyi birleştirip
kaynaştırarak kıymetli eserler inşa ettiler. Artuklu ülkesindeki iktisadi
yükselişe paralel olarak ihtiyaca ve lüzumuna göre; hükümdar, devlet adamları,
hanedan mensupları ve hayırseverler; cami, medrese, imaret, zaviye, türbe,
hastane, hamam, çarşı, han, köprü, kervansaray, kale ve surlar ile memleketi
süsleyip, medeniyet diyarı haline getirdiler. Bunlardan en meşhurları:
Mardin’de Emineddin ve
Cami’ el-Asfar da denilen Necmeddin külliyeleri, Harput, Silvan, Mardin,
Koçhisar (Kızıltepe) Ulu Camileri, Harput Alacalı Cami, Mardin’de Latifiye de
denilen Abdüllatif Camii, Bab-es-Sur da denilen Melik Mahmud Camii;
medreselerden ise Mardin’de Hatuniye de denilen Sitti Radviyye, Ma’rufiye,
Şehidiye, Melik Mensur, Altunboğa, Zinciriyye de denilen Sultan İsa, Harzem’de
Tacüddin-i Mes’ud, Diyarbekir’de Mes’udiyye ve Zinciriyye medreseleri;
hamamlardan Mardin’de Maristan, Radviyye, Yeni Kapı ve Ulu Cami. Harput’ta dere
hamamları, Hısnıkeyfa, Haburman Botaman Suyu, Deve Geçidi köprüleri, ayrıca
Hısnıkeyfa Sarayı, Diyarbekir İçkal’a Sarayı, Mardin’de Firdevs Köşkü,
Silvan’da Darü’l-Acemiyye Sarayı, Diyarbekir’de Ulu Beden, Yedi Kardeş Burçlar,
Harput Kal’ası ve zamanın tahribatına uğramış pekçok eser inşa ettirdiler.
Bunlardan bazıları hala kullanılıp, hizmet vermektedir. Artuklu şehirlerinden
Mardin, Diyarbekir, Hısnıkeyfa (Hasankeyf), Meyyafarikin (Silvan), Duneyser (Koçhisar,
Kızıltepe), Nusaybin, Dara, Harput ve Haleb havalisindeki Artuklu eserlerinin
mimari yapısı, sanatkarlığı, zarifliği, tezyinatı, kullanılan malzemenin seçimi
çok ustaca olup, şaheser mahiyettedir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder