site içi arama

14 Nisan 2016 Perşembe

Türk Mitolojisi: Balbal

Kesin olarak ne anlama geldiği tartışmalı olan bu söz-cük, bize iki şey anlatır: birincisi, öldürülen düşmanı ya da onun ruhlarından birini, ikincisi, galip gelenin ölümünden sonra onun mezarı başına dikilen taşı. Bu taş ise, öldürülen düşmam ya da onun ruhunu simgelemektedir. Mezarın ba-şına dikilen balbal her zaman şekilsiz, işlenmemiş bir taştır ve çok daha farklı bir şey olan ölünün heykeliyle asla karış-tırılmamalıdır. Türklerde, mezarların başına taş bloklar dik-menin bir gelenek olduğu, gerek Çin raporlarmda, gerekse doğrudan yazıtlardaki metinlerde ifade edilmektedir (Kır-gızlar ülkelerine "Türk balbalların ülkesi" demektedir). Ar-keolojik buluntular da bunu doğrulamaktadır, örneğin Bu-gut'taki eski kutsal tapınak (270 dolaylarında) ve bilinen bütün kutsal tapmakların en büyüğü olan lehe Chşotu tapı-nağı (600 dolaylarında). Çinliler, "Cenaze merasiminin ar-dından mezarın üzerine taşlar konur ve bir yazı tahtası di-kilir. Taşlarm sayısı, ölenin yaşamı boyunca öldürdüğü düş-manlarının sayısı kadardır" derken, bir başka yerde "Eğer birini öldürdüyse, bir taş dikilir. Öyle adamlar vardır ki, mezarımn başına bu taşlardan yüz, hatta bin tanesi dikil-miştir" derler. Kültigin, Bilge Kağan ve Ongin yazıtlarında balbal sözcüğü birden fazla kez geçmekte, ancak başkaca bir yorum yapılmamaktadır. Biz bu yazıtlardan, balbalların kahraman insanlar olduklarım, (yalmz düşmanların değil) bir felaket sonucu Türklerin de balbal olabileceklerini ve ay-rıca bu yazgıyı paylaşmış bazı kimselerin adlarım öğreniyo-ruz. Hızlı bir işlemin söz konusu olduğuna işaret eden açıklama dikkat çekmekedir: "Cesur olanlarını öldürdükten sonra, hemen balbal yapmaya koyuldum." Bu, öldürme ey-lemi gerçekleştikten hemen sonra taşın işlenmeye başlandı-ğına işaret etmektedir; ne var ki taş ancak ölü gömüldükten sonra dikilirdi. Hem ayrıca Bizanslılardan kalma kesin bel-gelere göre, üstelik bunlar teyit edilmiştir de, bu sırada me-zarın üstünde tutsak düşmanlar idam edilebilirdi. Gerek idam ederken, gerekse balbal dikerken amaçlanan şey, eski düşmanın galip gelene öldükten sonra da hizmet etmeye devam etmesini sağlamaktır. Diğer taraftan ise, bir kimse adam öldürmüş birini ya da onun ailesini öldürmeyi başar-dığı takti rde, köle olma tehlikesinden kurtulmaktaydı. Bilge Kağan zehirlenmiş bir biçimde ölüm döşeğinde yatarken, düşmanını ve onun tüm aile fertlerini idam ettirmek sure-tiyle intikam almıştır.
Diğer Türk halklarına ilişkin pek fazla belgeye sahip değiliz, ancak îbn Fadlan tarafından aktarılan belge, balbal dikme geleneğinin sadece Moğolistan'ın kuzeyi ile sınırlı olmadı-ğını kanıtlamaktadır. Gerçekte kendisi, bir Oğuzun bir kim-seyi öldürdüğünde, ölünün heykeli olarak nitelendirilen ve mezarın üstüne dikilen bir şeyi yonttuğunu aktarmaktadır. Ayrıca heykellerin sayısının öldürdüğü düşmanların sayı-sına eşit olduğunu da belirtmektedir. Taşın yerini tahtanın alması sonucu, daha önce geniş alanlarda yaygın olarak bulunan balballar günümüze ulaşamamıştır. İranlı şair Ne-simi, Kıpçak bozkırlarında yere dikili ahşap direklerin sa-yısının deniz kıyısındaki otlar kadar sık olduğunu belirt-mektedir. Demek bu arkeolojik kanıtların binlercesi vaktiyle tüm Orta Asya'da dağınık olarak bulunuyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder