Avrupalıların “Kuman” adını verdikleri kuzey Türkleri. Kıpçakları
Bizanslılar “Kumanos”, Macarlar “Kun”, Ruslar “Polovets”, Almanlar “Falben”
adıyla bilirler. İslâmî kaynaklar ise “Kıpçak (Kıfşak, Hıfşak) diye
zikrederler. Genellikle, beyaz tenli, sarı saçlı ve mâvi gözlüdürler. Batı
Göktürklerinin bir kolu olduğu söylenen Kıpçakların Kimek, Yimek, Kanglı veOğuz
gibi Türk boyları ile irtibatları vardır.
Karahıtayların
baskın ile Güneybatı Sibirya’da İrtiş ve Ural nehirleri arasındaki yurtlarından
11. yüzyılda çıkarıldılar. Volga üzerinden batıya göçtüler. Özi(Dinyeper)
Nehrine kadar Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlara hâkim oldular. Buralar
“Deşt-i Kıpçak” şeklinde kendi isimleriyle anıldı. Bölgede yaşayan Bulgar,
Alan, Burtas, Ulah, Mordva ve Hazarları hâkimiyetleri altına aldılar. Rus
sınırında yerleşen Karakalpaklarla savaştılar. Ruslarla uzun yıllar (1061-1220)
süren savaşlar yaptılar. Esir aldıkları Rusları Kırım’daki Bizanslı tâcirler
vâsıtasıyla Akdeniz ülkelerine sattılar. Bilhassa Rus knezleri arasındaki
mücâdelelerde yardıma çağrılmaları sebebiyle akınlarını büsbütün arttırdılar.
On ikinci yüzyıl, boyunca Ruslarla savaştılar. Rusların meşhur İgör Destanı 1185’te Kıpçaklara karşı
düzenledikleri fakat yenildikleri seferi konu almaktadır. Beylikler hâlinde
yaşayan Kıpçaklar, çevreyi bu şekilde kontrol altında tutmalarına rağmen tam
bir birlik sağlayamadılar.
1222
yılında Moğollar Kafkasları Derbent geçidinden aşarak Kıpçaklar üzerine
yürüdüler. Ancak Kıpçak Başbuğları Rus knezleri ile işbirliği yapıp, Moğolları
Kalka Nehrine kadar sürdü. 1223’te yapılan Kalka Meydan Muhârebesinde ise Rus
knezleri ve Kıpçaklar müthiş bir bozguna uğradılar. Birçok Rus köy ve şehri yakılıp
yıkıldı. 1236’da Batu Han, batı seferine çıktı. Rusları yendikten sonra İdil
ile Özi nehirleri arasındaki bozkırlarda yaşayan Kıpçakları dağıttı (1239).
Kıpçaklardan bir kısmı Özi’nin batısına gidip kitleler hâlinde Macaristan’a
girdiler. Bir kısmı ise, Orda İdil (Volga) sâhasına yâni Bulgar Türklerinin
yurduna ulaştılar. Bulgar Türkleri, Kıpçaklarla kaynaşıp Kazan Türklerini
meydana getirdiler. Batu Han Macaristan’ı da itaatine aldıktan sonra,
ordularını İdil’e kadar çekti ve Aşağı İdil boyunda Altınordu Devletinin
temelini attı (1242).
Yerli
Kıpçak Türkleri, işgalci Moğolları, kısa zamanda kültürlerinin etkisi altında
erittiler. Devlet âdetâ bir Kıpçak devleti hâlini aldı. Moğolların sâdece adı
kaldı. Türkçe konuşup Türkçe yazmaya başladılar. Bilhassa Batu’nun oğlu Berke
Hanın Müslüman olması, Moğollar arasında İslâmiyetin hızla yayılmasına yol
açtı. İslâmiyet 922 yılında Bulgar Hanı Almas Hanın Müslüman olarak Abbâsî
halîfelerine tâbi olmasından sonra bölgedeki Türk boylarının ortak dîni hâline
geldi. Yüzyıllarca, Rusları Sibirya soğuğuna mahkûm eden Kıpçak Türklerinin
hâkim olduğu Altınordu Hanlığı, Tîmûrlularla giriştiği mücâdele sonunda zayıf
düştü.
Altınordu’nun
hâkim olduğu bölgelerde Kazan (1437-1552) ve Kırım (1430-1783) hanlıkları
kuruldu. Bu hanlıkların nüfûsu Kıpçak Türklerinden meydana geliyordu. Kazan
Hanlığındaki taht kavgaları, Rusları iyice güçlendirdi. 1552’de Korkunç İvan
Kazan Hanlığını yıktı. 1783’te Kırım Hanlığı Rusya hâkimiyetine girdi.
Osmanlıların zayıf dönemlerini iyi kullanan Ruslar, işgal ettikleri
bölgelerdeki câmi ve medreseleri yakıp yıktılar. Birçok Müslüman, Osmanlı
topraklarına göç etti. Geride kalanlar, Rusların korkunç zulümlerine mâruz
kaldılar. 1917 Bolşevik ihtilâli ve sonrasında din tamâmen yasaklandı. Fakat
bölgede meskûn olan Müslüman ahâli, benliğini İslâmiyet sâyesinde muhâfaza
ettiler. 1990’lara doğru dînî inançların serbest bırakılması ile bölgede
İslâmiyet, eski günlerine kavuşma yolunda hızla ilerlemektedir.
Macaristan
ve Romanya gibi ülkelere gidip yerleşen Kıpçaklar Hıristiyanlaşarak
benliklerini kaybettiler. On ikinci yüzyıl ve sonrasında, Mısır’daki Eyyûbî ve
Memlûklü devletlerine satılan Kıpçak çocukları, zamanla devletin idâresini ele
geçirdiler. 1250-1382 yıllarında Mısır’ı Kıpçak asıllı Memlûk hükümdârları
idâre ettiler.
Kıpçak
Türkleri, kendilerine mahsus bir lehçe ile konuşurlardı. Macaristan ve Mısır’da
Kıpçak lehçesinde kitaplar yazmışlardır. Kırım’da ticâretle uğraşan Kıpçak
Türkleri ile irtibat kuran İtalyanlar Codex
Cumanicus adıyla ticâreti ilgilendiren Kıpçakça bir lügat kitabı
hazırladılar. Ayrıca Alman misyonerleri bu kitâbı dînî yönden tamamlayan
ilâhîler kısmını yazdılar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder