Aralık 1825'te
Petersburg'da muhafız birliği kendisine bağlılık yemini ederken
patlak veren Dekabristlerin
ayaklanmasından canını ve tahtını zor kurtaran Rus
Çarı I.
Nikola'dan sonra, hüküm sürdüğü 30 yıl boyunca Rusya'yı ilerleten bir
adam olmamıştı.
Tam tersine Rus tarihi içindeki değerlendirilmesinde kendisi
için söylenen şey
"Rusya'nın gelişmesini donduran Çar" olacaktı.
Ama buna rağmen
bu Rus Çarı onu, bunu "hasta" ilan etmekten adeta zevk
alıyordu. Kendi
ülkesinin sorunlarına ne kadar vakıf olduğu ayrı bir tartışma
konusu olan I.
Nikola önce 1846'da Avusturya ve Habsburglar için "Hasta adam"
teşhisini
koyacak, daha sonra ise aynı teşhisi Osmanlılar için tekrarlayacaktı.
9 Ocak 1853'de
bir konserden çıkarken sohbet etmekte olduğu İngiltere'nin
Rusya elçisi
Hamilton Seymour'a Osmanlı İmparatorluğu için de "hasta adam"
diyecekti. Aslında
yakında dağılıp, parçalanmasını beklediği bu ülkenin
topraklarını
paylaşmak için nabız yokluyordu. İngiliz elçisi de bu
değerlendirmeyi
Londra'ya rapor edince I. Nikola'nın bu sözleri hızla yayıldı ve
Osmanlı İmparatorluğunun
son dönemi için "hasta adam" deyimi Avrupalıların
çok hoşuna gitti.
Ancak bu deyimin
asıl sahibi bir süre sonra bu "hasta adam" ve müttefiklerine
karşı giriştiği
Kırım Savaşı'nı kaybetmekle kalmayacak, daha da önemlisi, çok
sağlam sandığı
kendi imparatorluğu Osmanlı'dan önce çökecekti!
Rus Çarı'nın
"hasta" ilan ettiği Osmanlı İmparatorluğunun sağlığının yerinde
olduğu tabii ki
söylenemezdi. Çeşitli reformlar yapmaya, modernleşmeye çalışan
imparatorluk
gerçekten de bir türlü kendisini toparlayamıyordu. Ama bu durum
sadece Osmanlı
için geçerli değildi. Gelişmekte olan kapitalizm benzer
imparatorlukların
tümünü sarsıyor, kapitalizmin ilerlemesi ve giderek bir dünya
sistemi haline
gelmesiyle birlikte klasik imparatorluklar tarihin gerisinde
kalırken yeni koşullar
ulus-devletleri öne çıkarıyordu.
Temeldeki bu
iktisadi-siyasi süreç Osmanlı için de geçerliydi, Rusya veya
Avusturya için
de. Kapitalizmin gelişimine ayak uydurma koşullan olanlar bu
durumdan daha az
etkilenir görünürken, kendine özgü bir sosyo-ekonomik yapısı
olan Osmanlı İmparatorluğu
ise diğerlerine göre daha hızlı bir şekilde tarihin
dışına itilmekte
olduğu izlenimini veriyordu. Ama hepsi o kadar! Çünkü bütün
bu
imparatorluklar sonuçta uluslararası bir sistem haline gelen kapitalizmin
dünyayı ilk kez
paylaştığı Birinci Dünya Savaşı sırasında şöyle veya böyle tarih
sahnesinden
çekileceklerdi.
Rus Çarı I.
Nikola Osmanlı'yı "hasta adam" ilan ettikten sonra orada durmadı
tabii. Hastayı
bir an önce öbür dünyaya gönderip malına-mülküne el koymak için
çabalarını da yoğunlaştırdı.
Nitekim İngiliz elçisine bu sözleri söylemesinin
üzerinden çok
geçmeden Prens Alexander Mençikof'u İstanbul'a özel elçi olarak
gönderen Çar, Sultan
Abdülmecit üzerinde bir nüfuz elde etmeye çalıştı.
Abdülmecit ona
istediklerini verdiği ölçüde de Sultanın güvenliğini sağlamak
üzere gizli bir
anlaşma teklif etti. Osmanlı egemenliği altındaki topraklarda
yaşayan
Ortodoksların hamiliğini kazanmaya çalışan Rusya, böylece
imparatorluk dağıldığında
hamisi olduğu yerlerin de kendisine kalacağını
düşünüyordu.
Prens Mençikof İstanbul'da
üç ay kadar kaldı ve ortalığı hayli kırıp geçirerek
Çarın
isteklerini kabul ettirmeye çalıştı. Ancak diplomatik kabalıklarının
ötesinde pek bir
şey gerçekleştiremeden Mayıs ayında İstanbul'dan St.
Petersburg'a
dönerken Sultan Abdülmecit'e ateş püskürüyordu. Osmanlı sarayı
da Rus
prensinden çok rahatsız olmuştu ve böylece Osmanlı-Rus ilişkileri yeni
bir savaşa doğru
yol almaya başladı.
Sonuçta patlak
veren Kırım Savaşı'nda Ruslar sadece Osmanlılarla değil, onların
müttefiki İngiltere
ve Fransa ile de savaşmak zorunda kaldı. I. Nikola'nın kaba
ve aç gözlü
politikaları Rusya'yı tecride sürüklemiş ve karşısındaki güçler
yelpazesini genişletmişti.
Öyle ki, Fransızlarla
İngilizler tarihte ilk kez Rusya'ya karşı birlikte
savaşıyorlardı.
1854 başından 1856 sonlarına kadar yaklaşık üç yıl süren Kırım
Savaşı sonunda
Rusya kaybetti ama Çar I. Nikola bu yenilgiyi göremedi. Çünkü
savaş devam
ederken 2 Mart 1855'de ölmüştü. Kırım Savaşı'nda "hasta adam"a
yenilen Rusya'nın
öngörülü Çarını bekleyen sadece bu değildi.
Öykünün daha
sonrasında ise Çarlığın 1917'deki Bolşevik Devrimi ile tarihten
silinmesi de yer
alıyordu. Mirasını paylaşmak için ölümü beklenen "hasta adam"
da Birinci Dünya
Savaşı'nın anaforunda boğulacaktı ama yine de Rus
Çarlığından beş
yıl daha fazla yaşayacak, Çarlığın yıkılışını gördükten sonra o da
son nefesini vererek
tarih sahnesinden çekilecekti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder