İslâm öncesi Türk devletlerinde
boylar yazın yaylak denilen serin, sulak, otlağı bol yüksek yaylalarda, kışın
ise kışlık denilen daha ılık ova ve vadilerde yaşarlardı. Hükümdarların
da yazlık ve kışlık olmak üzere iki merkezleri bulunurdu. Uygurlar için de
durum aynı idi. Kışlık bölgede evlerin daha ziyade kerpiç veya ahşap olması
tercih edilirdi. Surlar bile kalın ağaç kütüklerinden yapılırdı.
Ticari
açıdan bakıldığında, Uygurlar komşu devletlere canlı hayvan, kösele, deri, kürk
ve hayvansal gıdalar satarlar, karşılığında hububat ve ipek alırlardı. Bu
devirde Türklerle komşuları arasındaki ticaret iki yoldan gerçekleşiyordu. 1. İpek
Yolu: Bu yol Çin’den başlıyor, Türklerin çoğunlukta olduğu İç Asya’dan geçip
Akdeniz’e ulaşıyordu. İpek Yolu’na hâkim olan devlet devrin dünya ticaretine hâkim
olacağından, bölgenin büyük devletleri arasında kıyasıya bir rekabet vardı. 2.
Kürk Yolu: Bu yol, Hazar ve Bulgar ülkelerinden başlayarak, Ural, Güney
Sibirya, Altay- lar ve Sayan dağları üzerinden Çin’e ve Amur nehrine uzanıyordu.
Bozkır sahasının çoğunluğunu otlaklar meydana getirmekteydi. Tarıma elverişli
topraklarda Uygurlar buğday ve darı başta olmak üzere tahıl ürünlerini ekip biçmekteydiler.
İslâm öncesi Türk
devletlerinde ekonomi, bağlı devletlerden alman yıllık vergi ve hediyeler ve
halktan toplanan vergilere dayanıyordu. Vergi toplama işlemi özel memurlar
tarafından yerine getiriliyordu. Ayrıca işlek ticaret yollarından sağlanan
vergiler ve madencilikten elde edilen yüksek gelir devletin mali gücünü artırıyordu.
Para olarak üzeri resmî damgalı ipek parçaları kullanıyorlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder