Türk destanları bozkır insanının
hayat mücadelesi örnekleriyle doludur. Bu edebiyat türünde kurttan türeme, gökten
inme ve ışıktan olma motifleri bulunmaktadır. Uygur mitolojisinde kurdun
rehberlik vasfı açık olarak görülür. “Kutlu Dağ” efsanesine göre kutlu bir kaya
Uygur ülkesine bereket ve mutluluk getirmektedir. Bu kaya Çinlilere verilince
memlekete çöken uğursuzluklar, açlık ve kıtlık yüzünden Uygurlar göç etmek
zorunda kalmışlardır.
Uygur Kağanlığı’na ait Şine-Usu Yazıtı,
Orhun-Selenga nehirleri arasında Şine- Usu gölü yakınında bulunmuştur. Gök-Türk
harfleriyle yazılmış olan bu yazıt Bayan Çor Kağan adına dikilmiştir. Kitabede
Selenga ve Orhun ırmağından, On Uygur, Dokuz Oğuzlardan ve Türk ülkesinden
bahsedilmektedir. Ayrıca Uygur, Türk, Üç Karluklar, On Oklar, Sekiz Oğuzlar ve
Dokuz Tatarlar gibi kavimler arasındaki mücadelelerden, Tarduş, Tölis ve Kırgız
kavimlerinden söz edilmektedir. Uygur kağanının Çikler üzerine yürüdüğünden
bahsedilmekte (750), Basmıllarla mücadele anlatılmaktadır.
Türkçe, Çince ve Soğdça olarak üç
dilde yazılan Karabalgasun Yazıtı, başlangıçtan IX. yüzyılın ilk çeyreğine
kadar Uygur tarihini konu alır. Asıl metin GökTürk alfabesiyle yazılmıştır.
Ancak, Türkçe olan kısım çok tahrip olmuştur; sadece bazı kelimeler okunmaktadır.
Yazıtın Soğdça olan yüzü de çok fazla silinmiştir. Sadece Çince kısmı sağlam
kalmıştır.
Usu gölü yakınında bulunmuştur. Gök-Türk
harfleriyle yazılmış olan bu yazıt Bayan Çor Kağan adına dikilmiştir. Kitabede
Selenga ve Orhun ırmağından, On Uygur, Dokuz Oğuzlardan ve Türk ülkesinden
bahsedilmektedir. Ayrıca Uygur, Türk, Üç Karluklar, On Oklar, Sekiz Oğuzlar ve
Dokuz Tatarlar gibi kavimler arasındaki mücadelelerden, Tarduş, Tölis ve Kırgız
kavimlerinden söz edilmektedir. Uygur kağanının Çikler üzerine yürüdüğünden
bahsedilmekte (750), Basmıllarla mücadele anlatılmaktadır.
Türkçe, Çince ve Soğdça olarak üç
dilde yazılan Karabalgasun Yazıtı, başlangıçtan IX. yüzyılın ilk çeyreğine
kadar Uygur tarihini konu alır. Asıl metin GökTürk alfabesiyle yazılmıştır.
Ancak, Türkçe olan kısım çok tahrip olmuştur; sadece bazı kelimeler okunmaktadır.
Yazıtın Soğdça olan yüzü de çok fazla silinmiştir. Sadece Çince kısmı sağlam
kalmıştır.
Uygurlar yerleşik hayata geçtikten
sonraki döneme ait belgeler oldukça fazladır. Arkeolojik kalıntılar, el sanatları,
resimler, hukuk vesikaları, elçi raporları, özellikle Turfan Uygur Devleti kültürü
halkında değerli bilgiler vermektedirler. Bunlardan biri 981-984 tarihleri arasında
Çin’in resmi elçisi olarak Uygurlara giden Wang Yen- te’nin raporudur. Bu
rapora göre: “Kao-ch’ang şehrine yağmur ve kar yağmaz, aynı zamanda burası çok
sıcaktır. Burada evler beyaz badanalıdır. Chin-ling dağlarından çıkan nehir şehrin
bütün çevresini dolaşır, tarlaları ve meyve bahçelerini sular ve su değirmenlerini
işletir. Zengin insanlar at eti, geri kalanlar ise sığır eti ve yaban kazı
yerler. Onların müzik aleti olarak kullandığı alet kopuzdur. Samur kürkü,
pamuklu kumaş ve çiçek motifleriyle işlenmiş giysiler üretirler. Onların âdetlerine
göre büyük bir kısmı ata binerler ve ok atarlar. Şehrin içinde pek çok iki katlı
binalar vardır. İnsanlar iyi yüzlüdür ve usta sanatkârlardır. Bunlar altın, gümüş
ve demir kap yapımında çok ustadırlar. Onlar aynı zamanda yeşim taşı işlemesini
de çok iyi bilirler.”
Turfan Uygurları mimari sahada da çok
eser vermişlerdir. Bu eserlerde Türk “otağ” ve “ordu” geleneği, eski bozkır kültürü
özellikleri görülmekte idi. Malzeme olarak da, aşı boyalı ve yaldızlı ağaç, balçık,
tuğla ve taş (nadiren) yanında oymalı keramik ve sırlı tuğla da kullanırlardı.
Uygurlar daha Orhun Irmağı kıyılarında Or- du-balık’ta iken de bu teknikleri
biliyorlardı. Arkeolojik kalıntılardan anlaşıldığına göre Uygurlar surlu şehirler,
hükümdar kalesi, dini külliyeler, göller ve akarsuların bulunduğu bahçeler yapmışlardır.
Maniheizm kendi sanatını da birlikte
getirmiştir. Mani’nin kendisi bizzat ressam idi. Bu dinin adını bile duymak
istemeyen Müslüman yazarlar, onun resimdeki başarısından hayranlıkla söz
ederler. Uygur Devleti’nin Turfan bölgesinde ve özellikle de İdikut şehrinde
bulunan freskler ve minyatürler, Maniheizm’in Uygurlar arasında ne kadar güçlü
bir şekilde yayıldığını göstermektedir. Bu minyatürlerde Uygur asıllı müminlerin
yanında beyaz elbiseli Mani rahipleri resmedilmiştir. Murtuk ve Bezeklik’teki
Budist fresklerin bazısında Uygur müminlerin resimleri vardır. Bunlar Uygur kültürünün
zenginliğini ortaya koymaktadır. Bu fresklerdeki Soğdlu kervancılar, Uygurların
bunlar vasıtasıyla İran’ın dinleriyle temas kurduklarını göstermektedir.
Uygur devri sanatında Türklerin dik
duruşu, ciddi ifadeleri, protokol sırası ile dizilişleri resimlerde görülmektedir.
Uygur devrinde realist portre sanatı gelişmiştir.
Türk ressamları hayalî ve
güzelleştirilmiş şahıslar yerine tabiî portreler çiziyorlardı. Türk örf
adetlerini temsil eden tablolar yapılmış, Türk ordusunun kahramanları ve Uygur
kağanlarının resimleri Budist mabetlerinin duvarlarını süslemiştir. Bozkır
sanatının hayvan motifleri, bilhassa at resmi yerleşik Uygur sanatında da önemini
korumuştur.
Yerleşik medeniyetin en büyük özelliklerinden
biri şehirleşmedir. Kurulan bu şehirlerde pazarların ortaya çıkması, ticaretin
gelişmesi ve ticarette paranın kullanılması Uygurların ilerlemesinin açık göstergeleridir.
Elimize geçen hukuk vesikalarından
anlaşıldığına göre Uygurların alım-satım ve borç alıp vermede belirli bir para
ve ölçü sistemleri vardı. Borç olarak alınan mal ve para faiz karşılığında
genellikle ilkbaharda alınır, mahsulün kaldırıldığı sonbaharda ödenirdi. Bu kayıtlar
bize ziraatın çok gelişmiş olduğunu göstermektedir. Borç karşılığı her ay faiz ödemesi
yapılması, belki de Türklerde ilk bankacılığın temelini teşkil etmiştir. Evlatlık
verme vesikalarında evlâtlık verilen oğul ve babalığın karşılıklı uymak zorunda
oldukları hususlar kaydedilmektedir. Mesela, evlatlığa verilen oğul yeni
ailesine karşı ahlaki görevlerini yerine getirecektir. Sorumluluklarını yerine
getirmediği takdirde cezalandırılacaktır. Buna karşılık babalık da yeni evladına
kendi öz evladı gibi davranacak onun bütün maddi ve manevi sorumluluklarını yüklenecektir.
İleride kendisinin de bir evladı dünyaya gelse, onu öz evladından ayırt
etmeyecek ve onun yetişmesine yardımcı olacaktır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder