site içi arama

7 Nisan 2016 Perşembe

Tatarlarda Dinî Reform Hareketi

İslam’a karşı yürütülen propaganda faaliyetleri Tatar uleması üzerinde uyarıcı etki yaptı ve onları karşı faaliyete sevk etti. Misyonerlerin İslam’da kadının aşağı bir konumda olduğu tezini işlemeleri, ulemayı bu konuda karşı tezler geliştirmeye ve daha faal bir şekilde çaba göstermeye yöneltiyordu. Misyonerlerin oluşturdukları hayır kurumlan ve eğitim (okul açma, yetimhaneler, hastaneler kurma, kıraathaneler ve kütüphaneler kurma) faaliyetleri ise yenilik taraftarı Tatar ulemasında hayranlık uyandırıyor, düşündükleri reformlar için model oluşturuyordu.

XIX. yüzyılda esas olarak Rusya yoluyla gelen Avrupa medeniyetinin tesirleri, reform yanlısı ulemanın geleneksel inanç ve değerleri sorgulamalarına yol açtı. Ulemanın getirdiği çözüm önerileri, büyük oranda dinî renk taşımaktaydı, zira İslam hem inanç hem de belli bir kültür biçimi olarak Tatarların “milli” kültürlerini korumalarında büyük bir öneme sahipti.

Rus kültürünün baskısı karşısında eski tarz direnişin yeterli olmadığını düşünen Tatarların sayısı da giderek artıyordu. Özellikle genç Tatarlar, coğrafi ve siyasi bakımdan sorunlu olan çevrelerini göz önüne alarak, diğer Müslüman toplumlara kıyasla daha dikkatli hareket etmeleri gerektiğinin farkındaydılar. Sayıları oldukça az olan reformcu ulema, mevcut din anlayışlarını sorgulamak ve hemen her şeyi yeniden yapılandırmak gerektiği kanaatindeydiler.

Tatar ulemasının dinî konularda tartışmaya yatkın olduğu anlaşılmaktadır. Yaşadıkları coğrafyanın diğer İslam bölgelerinde olmayan problemleri (gecelerin çok kısa olduğu günlerde yatsı namazının kılınıp kılınmayacağı, uzun günlerde orucun nasıl tutulması gerektiği gibi) ortaya çıkarması da onlar arasında uzun bir tartışma ve fikir yürütme becerisinin gelişmesine sebep olmuştur.

Tatarlar arasında ortaya çıkan dinî reform akımı öze dönüşçü bir özelliğe sahipti. Bu akımın öncüsü olarak kabul edilen Abdunnasır Kursavî (1771-1812), İslam inancının sonraki dönemlerde yerleşen ve İslam’ın özüne aykırı olan yabancı unsurlardan arındırılıp İslam’ın ilk zamanlarındaki sadeliğine döndürülmesi gerektiği görüşündeydi. Eğitimini Buhara medreselerinde alan Kursavî, 1808’de Buhara’da Emirin huzurunda yapılan dinî bir tartışmada serbestçe fikrini açıkladığında, dinden çıkmakla suçlanarak Emir Haydar tarafından ölüme mahkûm edildi, ancak Türkmen şeyhi Niyaz Kulu’nun himayesi sayesinde hayatını kurtarabildi.

Tarihçi yanı da olan din âlimi Şihabüddin Mercanî (1818-1889) de Buhara medreselerinde eğitim gördü; Kursavî gibi o da Müslüman toplumların geri kalışının temel sebebinin İslam’ın ulema tarafından yanlış yorumlanmasından kaynaklandığını ileri sürdü. İslam âlimlerinin yakalandığı taklit hastalığı yüzünden Müslümanların fikir üretemediklerini ve ilmî bakımdan durgunluk noktasına geldiklerini savundu. Bu durumdan kurtulmak için, İslam’ın ilk dönemlerindeki fikir hürriyetine ve içtihat serbestliğine dönülmesi gerektiğini ifade etti.

Mercânî, ilmî geriliği aşmanın ve toplumu değiştirmenin en önemli dinamiğini medreselerin ıslah edilmesinde gördü ve yüzyıllardan beri İslam dünyasında tartışılmaz bir yeri olan Buhara medreselerindeki eğitim sistemini eleştirdi. Medreselerde akıl yürütme yerine bilineni tekrarlamaya dayanan bir eğitim türü hâkimdi. Ders kitapları artık zamanı geçmiş bilgilerle doluydu; matematik, tarih ve coğrafya gibi ilimler okutulmuyordu.

1870’lerden başlayarak, Rusya Türkleri modernlikle daha fazla yüz yüze geldiler. Rus sosyal hayatına karışan fakat dine de sıkı bir şekilde bağlı olan Tatar tüccarı, yeni gelişmeler karşısında eski tarz İslam anlayışının yüklediği formüllerden sıkıntı duyuyordu. Mercânî gibi saygın bir din âliminin İslamiyet ile modernliği uzlaştıran yorumları onların hayat tarzlarına uygun düşüyordu.

Mercânî’nin medreseye yönelik eleştirileri özellikle genç ulema üzerinde etkili oldu. Onun Buhara’daki eski medrese usulünü eleştiren görüşleri yaygınlaştıktan sonra ilim tahsil etmek isteyen gençler artık Buhara yerine İstanbul ve Mısır’a yöneldiler. Mercanî sayesinde yaygınlaşan dinî reformculuk akımı, Sovyet döneminin ilk yıllarına kadar etkinliğini sürdürdü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder