site içi arama

8 Nisan 2016 Cuma

Sovyetlere Karşı Direniş: Basmacılık Hareketi

Türkistan’da Sovyet Kızıl Ordu’sunun saldırıları ve Bolşevikler tarafından dayatılan reformlar “Basmacılık” olarak bilinen bir isyan hareketinin ortaya çıkmasına sebep oldu. “Basmacı” tabiri, baskın yapan, eşkıya anlamında olup Ruslar tarafından olumsuz anlamda kullanılmış, fakat daha sonra yaygınlık kazanarak zamanla harekete sempati duyanlar arasında da benimsenmiştir. Tacik, Özbek, Türkmen ve Kırgız gruplarından taraftar toplayan bu ayaklanma, 4 Şubat 1918’de Rus Kızıl Ordu’sunun Hokand’ı üç gün kuşattıktan sonra, şehir surlarından içeri girerek çok sayıda insanı öldürmesi üzerine şehrin ileri gelenlerinin kaçmasıyla başladı. Sovyetle- rin Hive ve Buhara’yı ilhak etmesinden sonra, orada da Basmacılık başladı. Sovyet hâkimiyeti Taşkent şehri ile sınırlandı; köyler ve kasabalar isyancılara sempati duyuyordu.

Şehirli aydınlar (Ceditçiler) önceleri “Basmacı” hareketine pek yanaşamıyor- lardi; çünkü o vakitlerde Basmacı kumandanları (Korbaşılar), Buhara Emi- ri’nin ve onun destekçisi olan eskilik taraftarı ulemanın nüfuzu altındaydılar.
1921’de Emir’in Afganistan’a kaçmasıyla bu durum değişmeye başladı; Basmacı hareketinin önderliğini elde etmek için aydınların girişimleri arttı ve giderek Basmacılık milli bir hareket niteliği kazandı. İsyancı Özbek, Kazak ve Türkmen köylüsüyle şehirli genç aydınlar arasında uyum hâli ortaya çıktı.

Basmacılık, modern savaş yöntemlerinden haberi olmayan Türkistanlı köylülerin bildikleri eski usûl çetecilikten ibaretti; eşgüdüm ve merkezi kumandadan yoksundu. Küçük gruplar arasındaki düşmanlıklar, taraf değiştirmeler, zaman zaman Bolşeviklerle işbirliği gibi durumlar hareketi zayıflatıyordu. Basmacı liderler arasında çok cesur, iyi ahlak sahibi, iyi eğitim almış, etrafta ne olup bittiğini araştıran kimseler olduğu gibi, şahsi çıkarlarını önde tutan, bozgun dönemlerinde Bolşevik- lerle anlaşan, zayıf şahsiyetli kimseler de vardı. Basmacıları birçoğu Özbeklerin değişik kabilelerine (Nayman, Lakay, Türk, Çağatay) mensuptu. Tacik, Türkmen ve Karakalpak aşiretlerine mensup olanlar da vardı.

1921 yılında, Kafkasya ve Moskova’da bir takım görüşmelerden sonra Türkistan’a gelen Enver Paşa, Basmacı hareketini modern bir şekilde örgütlemeye çalıştı. Coğrafi bakımdan engebeli olan Doğu Buhara taraflarında mücadele verdi. Fey- zâbâd, Külâb, Belcuvân mıntıkaları Enver Paşa’mn karargâhı oldu. Enver Paşa, Sovyet hükümetine bir nota göndererek Kızıl Ordu’nun ülkeyi terk etmesini istedi. 1921 yılı sonunda Buhara Cumhurbaşkanı olan Osman Hoca Kızıl Ordu’yu ülkeden çıkarma girişiminde bulunduysa da, işlerin yolunda gitmemesi yüzünden Afganistan’a sığınmak zorunda kaldı. Bundan bir yıl kadar sonra Enver Paşa Belcu- vân’da Rus güçleri tarafından şehit edildi.

Paşa’nm ölümü Basmacılar arasında büyük bir üzüntü ve şaşkınlık yarattı ise de, hareket devam etti. Hacı Sami Bey’in önderliğinde Basmacılar yeniden örgütlediler. Hacı Sami Bey Kızıl Ordu’ya karşı iki yıl kadar mücadele ettikten sonra Afganistan’a sığındı.

Sovyet rejimi isyanı bastırabilmek için bir takım geçici tavizler verdi. 1922’de vakıf mallarını iade etti. fier’î mahkemelerin tekrar yürürlüğe girmesine, Kur’an okullarının yeniden açılmasına izin verdi. Böylelikle Basmacılara olan halk desteğini zayıflattı. Bu tedbirlerin etkisi sonucunda direniş daha çok dağlık bölgelerle sınırlı kaldı. Basmacılığın zayıflamasıyla birlikte bölgede Sovyetleştirme programı uygulandı. Vakıf malları azaltıldı, fier’î mahkemeler kapatıldı. 1927’de başlatılan kolektifleştirme ile birlikte Basmacılık yeniden güç kazandıysa da, bu durum uzun sürmedi. Sovyetler artık ilk yıllarda olduğu gibi Türkistanlıları vaatlerle oyalamaya gerek görmüyordu. Camiler ve Kur’an okulları tamamen kapatıldı, din adamları tutuklandı. 1931’de Tacikistan’daki direniş kırıldı ve hareketin liderlerinden Lakay İbrahim yakalandı.

Türkistan’da Bolşevik hâkimiyetinin kurulmasından beri Türkmen isyanı devam etmekteydi. Türkmenlerin Yomut kabilesi reisi Cüneyd Han, yönetimindeki Basmacılarla 1924’te Hive’yi ele geçirdi ve 1927’ye kadar mücadele etti. Bu yılın Eylül ayında Sovyet hükümetiyle barış yaparak silahlarını teslim etti. Sovyet hükümeti Cüneyd Han’ın kabilesi ve silah arkadaşları arasına ayrılık sokmaya ve tahriklerde bulunmaya devam etti. Bunun üzerine Cüneyd Han çöllere kaçarak Ahmed Bek ve fialtay Batır çetelerine katıldı. Bundan sonra Türkmen isyanı ciddi bir şekil aldı.

Cüneyd Han’ın çeteleri Türkmenistan’ın Taşavuz vilayetinde faaliyetlere giriştiler. Taşavuz bölgesi topraklarının suları Özbekistan’a bağlı Hive taraflarından geliyordu. Hanlık yönetimi zamanında Türkmenlerle Özbeklerin çatışmaları hep bu su meselesinden ortaya çıkıyordu. Bolşevikler bu geleneksel çatışmayı körüklediler ve Özbeklerle Türkmenleri birbirine karşı kışkırttılar. Bu yolla bir taşla iki kuş vurmak istiyorlardı. Bunlardan birincisi Cüneyd Han’ı ortadan kaldırmaktı. İkincisi ise, Taşavuz ve Köhne Ürgenç civarındaki Türkmenleri yok ederek buralara Rus göçmenler yerleştirmek için arazi hazırlamaktı. Cüneyd Han çete savaşını 1929 yılına kadar sürdürdü. Türkmenistan’daki direniş de kırıldıktan sonra, Sovyet yönetimine karşı ayaklanma son buldu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder