Doğu Avrupa’da ilk defa muntazam devlet kuran Türk topluluğu Hazarlardır.
Sa- barlarm yaşadığı sahada Sabar ismi yerine birdenbire ortaya Hazar isminin
çıkması, Sabarlar ile Hazarlar arasında bağlantı olduğunu göstermektedir. Hazar
kelimesi, Sabar gibi, “serbest dolaşan, gezen” anlamına gelmektedir. Hazar
Hakanlığı topraklarında birçok Türk grupları vardı. Bunun için buralarda
çeşitli Türk lehçeleri konuşuluyordu. Hazarların coğrafi durumu çok önemli bir
mevkide bulunduğu için, Hazar ülkesinin ağırlık merkezi İtil Boyu’dur. Burası,
İtil, Yayık, Don ve Ku- ban gibi dört büyük nehrin havzasını oluşturuyordu.
Aynı zamanda en önemli ticaret yolları üzerinde bulunuyordu. Bu yollardan en
önemlisi İtil nehridir. İslâm dünyası ile Çin ve İskandinavya arasındaki
ticaret faaliyeti buradan geçiyordu. Aynı şekilde Harezm’den İtil boyuna ve
oradan Karadeniz sahillerine giden kervan yolu da buradan geçmekte idi.
Hazar ismi ilk defa 558’de Sasanî-Sabar savaşlarında geçmekte, 576 yılında
Gök-Türk hâkimiyeti Karadeniz’in kıyılarına ulaşınca Çin kaynaklarında da
görülmektedir. 568 yılındaki Bizans kaynağında ise artık iyice tanınırken, aynı
zamanda Türk adı ile de anılıyordu. Bu sıralarda Hazarlar,
Batı Gök-Türk Kağanlığının batıda en uç noktasını meydana getiriyorlar ve yine
Batı Gök-Türklerinin arzusu ile Sa- sanîlere karşı Bizans’a yardım ediyorlardı.
İslâm ve Ermeni kaynaklarına göre Hazarların Gök-Türklere bağlılığı VII.
yüzyılın ortalarına kadar sürmüştür. Bu devirde Hazarların Derbend’i geçerek
Gürcistan’a ve Azerbaycan’a akınlar yaptıklarını ve Tiflis’i kuşattıklarını
görmekteyiz. 626 yılında Avarlarla Sasanîler İstanbul’u kuşatınca, Bizans
İmparatoru Herakleios Tiflis’e gelip Hazar yabgusu ile görüşerek ondan
sağladığı ordu ile Bizans içlerine yürüdü. Daha sonra yine Hazarlardan Çorpan
Tarhan Sasanîlere karşı başarılar kazanıp Anadolu’yu Sasanîlerden kurtardı. Bu
sırada Yabgu, Tiflis’e girip bazı Ermeni kitlelerini hâkimiyetine aldı (629).
Hazar Hakanlığı’nın gerçek kuruluşu 630 yılındadır. Bu tarihte doğuda
GökTürk Devleti fetret devrine girince, Hazarlar müstakil bir devlet olarak
tarih sahnesine çıktılar. Hazar Devleti kurulur kurulmaz, Sasanî ve Bizans
imparatorlukları arasındaki savaşlarda rol oynamaya başladılar; Hazarlar
Bizans’la dostluk kurup, Sasanîlere saldırdılar. Türk-Bizans ortak hareketinin
neticesinde Sasanî İmparatorluğu zayıfladı, arkasından İslâm kuvvetleri
tarafından yıkılarak, tarih sahnesinden çekildi. İslâm kuvvetlerinin hareketi
Kafkaslarda Ermenya bölgesinde gelişmeye başlayınca, Türk-Bizans dostluğu daha
da arttı. Siyasi menfaatlerin ortak olması, hükümdar aileleri arasında
evlenmeler yolu ile akrabalık kurulmasına yol açtı. İmparator II. Justinianus
(685-695) ve V. Costantinus (741-775) Hazar prensesleri ile evlendiler.
Costantinus’un Hazar prensesi Çiçek’ten doğma oğlu IV. Leon (775780), “Hazar
Leon” olarak tanınmıştır.
Bizans imparatorları çoğu zaman kendi iç ve dış meselelerinde Hazarların
yardımını sağlamaya çalıştılar. Vin-IX. yüzyıllarda Hazar Hakanlığı
genişleyerek Doğu Avrupa’nın en önemli devleti oldu. Bu sırada Kama ve İtil
boyundaki birçok kavim, İdil Bulgarları ve çeşitli Fin kavimleri Hazar hakanına
tâbi idi. Ayrıca orta Din- yeper boyundaki çeşitli Slav kavimleri Hazar
hâkimiyetini kabul ettiler. Hazar Hakanlığının sınırları Yayık nehrinden
başlayarak batıda Özü nehrine kadar geniş bir sahayı kaplıyordu. Bu sıralarda
Karadeniz’in kuzeyindeki Büyük Bulgarya devleti, Hazarların hücumları
neticesinde yıkılmış, buradaki bütün geniş ovalar Hazarların eline geçmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder