Kağan olduğunda henüz 16-17 yaşlarında
bulunan A-ch’o Kağan, devlet idaresinde kontrolü sağlayacak durumda değildi.
Onun zamanında Çinlilerle iyi ilişkiler kuruldu, Tibet üzerine seferler yapıldı
ve sonunda Ling-chou’da Tibetliler ağır bir bozguna uğratıldı. 795 yılında oğul
bırakmadan ölünce yerine Yaglakar kabilesinden olmayıp Ediz kabilesinden gelen
bir evlatlık olduğu anlaşılan kişi devlet adamları tarafından Ay Tengri’de Ülüg
Bulmış Alp Ulug Bilge unvanıyla kağanlığa getirildi.
Yeni kağan ilk iş olarak Karluk isyanını
bastırdı. Daha sonra Tibetlileri bozguna uğrattı ve kuzeydeki Kırgızlara karşı
büyük bir zafer kazandı. İpek Yolu üzerinde çok stratejik mevkide bulunan Doğu
Türkistan ve özellikle Turfan’ın üzerinde hâkimiyet sağlanması devlete çok
fazla ekonomik gelir kazandırmıştı. Kuzeydeki zengin demir yataklarını kullanan
Kırgızlar, İran’dan Çin’e kadar elde ettikleri kaliteli demiri satıyorlardı. Kırgızların
tâbi olmasıyla demir ticaretinin kontrolü Uygurların eline geçti. Uygur kağanının
faaliyetleri Karabalgasun Yazıtı’nda ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır. Daha
sonra Tanrı Dağları havalisindeki Karluklarla savaşan bu kağan önce Tibetlileri
kesin olarak bu bölgeden uzaklaştırdı. Akabinde Karlukları Fergana’ya kadar sürdü.
Kuca ve Karaşar tamamen Uygurların eline geçti. On yıl tahtta kalıp devleti
eski gücüne kavuşturan bu kağan, 805 yılında öldü.
Tengride Bolmış Alp Külüg Bilge adıyla
tahta geçen yeni kağan üç yıl kadar kağanlık yaptı. Onun dönemine ait bilgiler
sınırlıdır. Tahta çıkışında Çinliler elçi gönderip kutlamışlardı. 806 yılında
Mani dini rahipleri Uygur elçileri ile beraber Çin başkentine gitmiş ve
kendilerine bir ibadethane kurmuşlardı. Onlarla birlikte çok sayıda Uygur Çin’e
gidip bu ülkede koloniler oluşturmuşlardı.
808 yılında kağan ölünce yerine Ay
Tengride Kut Bulmış Alp Bilge Kağan geçmiştir. Diğer kağanlara göre epey uzun süre
tahtta kalan bu hükümdar döneminde bir önceki kağanın elde ettiği başarıların
sonucu görülmüş, savaş meydanlarında çok az çarpışmalar yapılsa da devletin gücü
kendini göstermiştir. Ülkenin içinde herhangi bir boy isyanının çıkmaması sağlanan
iç huzurun belirtisiydi.
Dış ilişkilerde ise en büyük rakip
Tibetliler (Tangutlar) idi. Eski durumlarına kıyasla epeyce güçlenen
Tibetliler, İpek Yolu’na gözlerini diktiler, özellikle Turfan ve onun doğusundaki
toprakları zaman zaman istila ettiler. Sha-t’oların Uygurlarla aralarının açılmasını
fırsat bilip onları kendilerine bağladılar. Bu yüzden aralarında uzun mücadeleler
oldu. Bu savaşlarda genellikle Uygurlar galip geliyordu. Uygurların Tibetliler
elindeki Lian-chou’yu ele geçirmeleri üzerine Sha-t’olar Tibetlileri bırakıp
Uygurlara bağlandılar. Bu sırada Çin’den dönen Uygur elçileri Tibetliler tarafından
soyuldular. Bunun üzerine Uygurlar 812 yılında Gobi Çölünü geçerek Tibetliler üzerine
akın yaptılar. Tibetliler Uygurların başkenti Karabalgasun bölgesine kadar
sefer düzenledilerse de başarılı olamadılar.
Uygur kağanının İ-nan-chu (İnanç?)
adlı elçiyi 813 yılında Çin’e göndererek bir Çin prensesiyle evlenme talebinde
bulunduğu bilinmektedir. T’ang imparatoru bu talebi masraflarının ağırlığı yüzünden
reddetmek istemiş, ancak bunu açıklamaya çekinip oyalama yoluna gitmiştir. Çinli
devlet adamları Uygurların bu duruma kızıp büyük problemler çıkaracağını ileri
sürüyorlardı. Uygur kağanı 820’de Alp Tarkan başkanlığında bir heyet daha
yollayıp evlilik yolundaki ısrarını tekrarlayınca İmparator Hsien-tsung çaresiz
boyun eğmek zorunda kaldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder