Ayarların kökeni M.S. 350’li yıllara kadar gitmektedir. Ana Hun kitlesinden
ayrılan Uar-Hunların bir kolu Toharistan’ı, Tanrı Dağları ve Kuşan bölgesini,
Maveraüne- hir’i ve Soğdiana’yı ele geçirerek Akhun (Eftalit) Devleti’ni kurdu.
Uar-Hunlarm kuzey kolu Gök-Türk hâkimiyetinin 552’den itibaren yükselmesi
üzerine batıya doğru kaydı. Önce Kafkaslara, sonra Karadeniz’in kuzeyine,
nihayet Orta Avrupa’ya geldiler. Bunların Moğolistan’ın doğusunda ortaya çıkan
ve büyük bir devlet kuran Juan-juanlarla ilgisi yoktur. Aslında Apar adı
altında bu boy Kül Tegin Yazı- tı’nda geçmektedir. 572 yılında Mukan Kağan
öldüğünde onun cenazesine katılan- lar arasında Avarlar {Apar olarak
geçmektedir) da vardı.
Ayarlara, Bizans ve Slav kaynaklarında Abar, Avar, Abari gibi isimler
verilmekte ve kendilerince Apar denilmektedir. Kafkasya’ya gelerek İran
bölgesindeki Alanları kendilerine bağlayan Avarlar, 558 yılında Bizans’a
elçiler göndererek, topraklarında yerleşmek için bir bölge talep ettiler.
Ayrıca Bizans sınırlarını korumak ve bu hizmet karşılığında da bir miktar vergi
almak isteğinde bulundular. O esnada Balkanlarda Ogurlarla uğraşan İmparator
Justinianos teklifi kabul edip onlarla bir anlaşma yaptı. Bunun üzerine
Avarlar, Karadeniz kıyısında ve Kafkasya’daki Sabar- lar, Onogurları ve bir
Slav kabilesi olan Andları mağlûp ederek, sınırlarını Aşağı Tuna’ya kadar
genişlettiler. Volga ile Tuna arasındaki çok geniş bölgede yaşayan Türk boyları
da Ayarların hâkimiyetini tanıdılar. Aynı zamanda Karpatlara kadar ilerleyen
Avarlar, Tuna’nın batısında bulunan Longobardlarla anlaşıp Doğu Macaristan’daki
Gepidleri de itaat altına aldılar. 568’den itibaren Longobardların Kuzey
İtalya’ya göçmeleriyle Macaristan toprakları Ayarlara kaldı. Bu suretle
Avarlar, Orta Avrupa’da hâkimiyetlerini iyice güçlendirdiler. Batıda Frankları
yendikten sonra güneyde bugünkü Belgrad ve Eszek gibi Bizans’ın önemli sınır
kalelerini de ele geçirdiler.
Avarlarm en güçlü devirleri Bayan Kağan zamanına rastlar. Bayan Kağan
devlet merkezini Tuna ile Tisa nehirleri arasındaki stratejik açıdan önemli bir
yere naklederken imparatorluğun sınırlarını Dnyeper’den Elbe’ye, Adriyatik’ten
Kuzey Denizi sahillerine kadar genişletti. Avarlar, 565 yılında Bizans
imparatoru Justinia- nos’un ölümünden sonra ortaya çıkan karışıklıklardan
faydalandılar. Bizans’tan büyük paralar aldıkları gibi Karadeniz kıyısındaki
kaleleri de kuşatarak bölgeden topladıkları esirleri Roma împaratorluğu’nun boş
olan arazilerine yerleştirdiler. Trakya ve Makedonya’daki akınlarına hız
vererek Selânik şehrini kuşattılar. Ancak, Iran savaşından dönen Bizans
orduları karşı hücuma geçince geri çekilmek zorunda kaldılar ve Tisa nehrine
kadar takibe uğradılar. Avarların imdadına Bizans ordusunda patlak veren Fokas
isyanı (602) yetişti. Avarlar, 616 yılına kadar Bizans’a karşı Longobardlarla
birlikte hareket etmelerine rağmen, bu tarihten sonra İtalya’ya da akınlardan
geri durmadılar. Ayrıca, Bizans’taki iktidar zayıflığını fırsat bilip Slavlarla
birlikte Dalmaçya, Orta Yunanistan ve Peloponnes’e kadar akınlar yaptılar.
Bizans imparatoru Herakleios (610-641), Avar, Slav ve Türk Bulgarlardan meydana
gelen kuvvetler karşısında Trakya’da tutunamayınca büyük paralar karşılığında
barış yaparak Selanik’i kurtardı (619).
626 yılında, Avarlarla Sasanîlerin anlaşmalı olarak gerçekleştirdikleri
İstanbul kuşatmasında Bizans çok zor anlar yaşadı. Bundan bir süre önce
Iranlılar Filistin, Suriye ve civarlarını ele geçirmişlerdi. Bizans imparatoru
Herekleios, Hazarlardan yardım talebinde bulunmak için Doğu Karadeniz
bölgesinde iken, İran ordusu Anadolu’dan geçerek Boğaziçi’ne kadar ulaştı.
Diğer taraftan Bulgar ve Slav birlikleriyle takviyeli Avar ordusu da Balkanlar
ve Trakya’dan geçerek Bizans surları önüne geldi. İki ateş arasında kalan
Bizans, çaresizlik ve ümitsizlik içindeyken Avarların emrindeki Slavlar
Bizans’ın kışkırtmaları sonucunda Avarlara karşı isyan etti. Donanmanın
olmayışı sebebiyle Avarlar kuşatmadan bir netice alamadan geri dönmek zorunda
kaldılar. Tehlikeyi ucuz atlatan Bizans’ta o gün bayram ilân edildi ve
yüzyıllarca kurtuluş günü olarak kutlandı.
Alpler ile Dalmaçya’daki Slavların ve müttefikleri olan Türk Bulgarların
630 yılında isyan etmeleri Avarları zor durumda bıraktı. Bunlara bir de Avar
kağanının zamansız ölümü eklenince işler iyice karıştı. Bulgarların, kağanlık
makamı üzerinde hak iddia etmeleri gibi devlet için hiç de hoş olmayan durumlar
ortaya çıktı. Neticede isyan bastırıldı ama Onogur Bulgarları bağımsızlıklarını
ilân ederek Dnyes- ter’in doğu kısımlarını ele geçirdiler. Tuna, Sava bölgesi
ile Kuzey kısımları da Slavlarda kalınca Orta Macaristan topraklarına sıkışıp
kalan Avarlar her geçen gün daha da zayıfladılar. 791 yılından itibaren
yaklaşık on beş yıl Frank imparatoru Büyük Charles’ın din savaşlarına direnen
devlet, 805’te parçalanarak dağıldı ve zamanla Hıristiyanlaşıp dillerini de
kaybederek kalabalık kitleler içerisinde eridi.
Avarların en meşhur devlet adamı 562’den itibaren hakanlık makamında
görülen Bayan’dır. Kağanın yetkileri çok fazla idi. Avrupa Hunlarına kıyasla
daha katı bir idareleri vardı. Devlet teşkilâtı mahalli idari bölgelere
ayrılmıştı. Bozkır halkı olan Avarların ordularını zırhlı süvari, okçu
birlikleri teşkil ediyordu. Kendilerine sonradan katılan grupları, genellikle
sınır boylarına yerleştirirlerdi. Zaten 602’den itibaren de yerleşik hayata
geçmeye hız vermişlerdi. Kaynaklardan anlaşıldığına göre, Avarların son
dönemlerinde, devletin başında yine hakan unvanı taşıyan birisi bulunurdu.
Hakanın hanımının (Hatun) da devlet idaresinde önemli bir yeri vardı. Hakandan
sonra en önemli makam ise Yugurrus (Yuğruş) idi. Devletin batı
kısmının başında Tudun, güney bölgesinin başında Tarkan bulunmaktaydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder