Asya’daki Büyük Hun İmparatorluğumun zayıflaması üzerine M.Ö. 48 ve M.S. 93 yılları arasında Batı Türkistan sahasına, özellikle Güney ve Kazakistan bozkırlarına göçler oldu, bölgedeki Türk nüfusu arttı. Bunlar daha önce gelenleri İtil (Volga) nehrine doğru ittiler. Bu bölge, yani Cim ve Yayık ırmakları civarı iki yüzyıldan fazla Hun boylarına yurtluk yaptı. Türk boyları çok kalabalıklaştıkları için otlakların yetersizleşmesi üzerine kendilerine yeni vatan aramaya başladılar.
Bazı Hun grupları İtil nehrini aşarak 330-350 tarihleri arasında
Kafkasların kuzeyindeki Kuban ve Terek nehirleri arasındaki bozkırları istilâ
ettiler. 374-375 tarihinde Balamir önderliğinde Hun kitleleri, İtil nehrini
hızla geçerek batıya doğru ilerlemeye başladılar. Önce Alanları yerlerinden
ederek batıya doğru ittiler. Arkasından Ostrogotları ağır bir mağlubiyete
uğrattılar. Yenilen ve ordusu dağılan Os- trogot (Doğu Gotları) kralı
Ermanarik, savaş meydanında intihar etti. Mağlup Os- trogot kitleleri dağınık
bir vaziyette geri çekilirken Prut nehri boylarındaki Vizigot- ları (Batı
Gotları) yerlerinden oynattılar. Neticede Avrupa tarihindeki meşhur Kavimler
Göçü başladı. Çok kısa bir zaman içinde Balkanlar, Pannonya, İtalya, Gal- ya,
İspanya ve Kuzey Afrika yabancı kavimlerin hücumlarına sahne oldu. Hunla- rın
savaş tekniği ve askerî usulleri karşısında Avrupalı kavimler dehşete düştü.
Basık ve Kursık liderliğindeki bir Hun grubu, 395-396 yıllarında
Kafkaslardaki Derbent ve Daryal geçitlerinden geçerek Anadolu’ya akın yaptılar.
Doğu Anadolu’ya girerek, Erzurum, Malatya ve Çukurova’ya kadar ilerlediler.
Antakya ile Ur- fa’yı kuşatıp, Suriye’ye girdiler; Kudüs’e kadar uzanıp geri
göndüler. Doğu Anadolu’ya akınlar yaptıktan sonra Urfa’ya kadar ilerlediler.
Hunların bu akınlarından dolayı Urfa başpiskoposu Efraim “Bunlar Yecüc Mecüc kavmidir.
Küheylânlarının üzerinde fırtına gibi giderler. Geriye dönüp ok atarlar” demiş
ve Türkler hakkında daha sonraları birçok hayal ürünü hikâye ve efsanenin
doğmasına sebep olmuştur.
400 yılı civarında Karpat Dağları mıntıkasına geldiklerinde başlarında
Uldız (Yıldız) bulunan Hunlar, onun idaresinde batıya doğru ilerlemeye başladı.
Devletin ağırlık merkezi İtil’den Orta Avrupa’ya kaydı. Hunlar, Tuna’ya
ulaşınca Kavimler Göçü’nün ikincisi başladı. Bu arada, Batı Roma İmparatorluğu
ile dost olan Ul- dız, 406 yılında Gotların ve diğer yabancı kavimlerin elinden
Batı Roma’yı kurtardı. 410’larda Uldız ölünce Hunların başına geçen Karaton
daha çok devletin doğu işleriyle uğraştı. Ondan sonra 422’den sonra Hunların
başına Rua, Oktar ve Mun- cuk isimlerinde üç lider geçti. Bunların arasında
Rua’nın pozisyonu daha ileriydi.
Onun orduları Orta Tuna ve Tissa havzalarım ele geçirerek buralardaki
Germen ve Slav kavimlerini itaat altına aldı. V. yüzyılın ortalarına doğru Orta
Avrupa’dan Hazar Denizi’nin doğusuna kadar uzanan bir Hun Devleti ortaya çıktı.
Rua, 433 yılında ölünce Hunların başına Muncuk’un oğulları Attila ve Bleda
geçti. İki kardeşin idaresi on bir yıl kadar sürdü. Bu devirde Hun mezarlarının
soyulması üzerine Doğu Roma seferine çıkıldı. Balkanlardaki BizanslIlara ait
kalelerin çoğu Hunların eline geçti. 445 yılında Bleda ölünce Attila tek hâkim
oldu. Devletini genişleterek doğuda Aral Gölü’nden, batıda Ren nehrine kadar
otuzdan fazla kavmi hâkimiyeti altına aldı. Doğu Roma’ya karşı savaşlara
girişerek Lüleburgaz’a kadar geldi. 447’de çıktığı büyük Balkan seferinde Doğu
Roma İmparatoru Theodusius’u bozguna uğrattı. Harp tazminatı ve yıllık vergi
almak karşılığında onunla barış yaptı.
Attila, yıllar önce kendisine gönderilen Honoria’mn nişan yüzüğünü bahane ederek,
Batı Roma İmparatorluğu’nun yarısını veya devletin idaresine katılma hakkını
istedi. Bunun reddedilmesi üzerine sefere girişti ve Batı Roma kumandanı Ae-
tius ile Paris yakınlarında Campus Mauriacus denilen yerde karşılaştı (451
Haziranı). 24 saat süren savaşta her iki taraf da ağır kayıp verip geri
çekildiler. Ancak, Attila maksadına erişmiş, Batı Roma’mn asker kaynağı olan
Galya’yı tahrip etmişti. Sayısı iki yüz bine varan Hun ordusunun yarısı
Germenler ve Gotlardan oluşuyordu.
Ertesi sene (452 ilkbaharı) İtalya seferine çıkan Attila, Kuzey İtalya’yı
istilâ etti. Milano ve Pavya’yı ele geçirdi. Dehşete kapılan Roma İmparatoru,
Roma şehrini terk etmeye karar verdi. Ancak Papa Leon’un gelip kendine
yalvarması, vergi ve prenses Honoria’mn nişan yüzüğünü teklif etmesi üzerine
Attila, ordusunu toplayarak İtalya’dan geri döndü.
Attila, Türk tarihinde olduğu kadar, dünya tarihinde de arkasında derin
izler, hatıralar bırakan bir liderdir. Birçok milletin hafızasında ölümsüzlüğe
ulaşmıştır. Onun hakkında İtalya’da, Galya’da, Germen ülkelerinde, Britanya’da
İskandinavya’da ve bütün Orta Avrupa’da yüzyıllar boyu ağızdan ağıza dolaşan
efsaneler türemiş, roman, resim, heykel sanatlarına konu olmuş, hakkında pek
çok kitap yazılmıştır. Tiyatro yazarlarına, kompozitörlere ilham vermiş, adına
bir düzineye yakın opera bestelenmiştir. Almanların meşhur Nibelungen
Destanı gibi çağdaşı kayıtları, onu babacan, iyiliksever ve yüksek
vasıflı bir hükümdar olarak tanıtmaktadır. Tanrı’nın kılıcı Ares’e sahip
olduğu, Attila’nın bu sayede bütün dünyayı ele geçireceği onun hakkında
söylenen efsanelerin en meşhurudur. Dinî taassup içindeki Hıristiyan din
adamları onun hakkında acımasız ve gaddar diye hikâyeler uydurmuşlardır.
Attila’nın 453 yılında bir düğün gecesinde ölümü üzerine yerine oğlu İlek
geçti. Ancak, Batı Hun Devleti artık çözülmeye başlamıştı. Gerek o ve
kardeşleri arasındaki taht mücadeleleri, gerekse Germen kitlelerinin
bağımsızlıklarını ilân etmek için harekete geçmeleri kısa zamanda devletin
dağılmasına yol açtı. İlek, Gepid kralıyla yaptığı savaşta öldürüldü. Dengizik,
468 yılında BizanslIlara yenildi ve esir düştü. İstanbul’a getirilerek idam
edildi. Attila’nın en küçük oğlu İrnek kendisine bağlı bazı gruplarla
Karadeniz’in kuzeyine döndü. Ona bağlı gruplar buradaki Ogur Türklerine
karışarak Bulgarları meydana getirdiler.
Hunlar, Avrupa tarihinde çok derin tesirler bıraktılar. Her şeyden önce
kavimler göçüne yol açarak etnik açıdan bugünkü Avrupa milletlerinin temelini
attılar. Hunlar sayesinde Avrupa, estetik açıdan bozkır sanatını tanımış oldu.
Batı Roma İmparatorluğu gibi büyük bir devletin tarihe karışmasına ve İtalya’ya
yabancı ka- vimlerin yerleşmesine sebebiyet verdiler. Neticede Roma-Germen
siyasi oluşumu başladı. Bunun yanında köylünün ve güçsüzün korunmasına yönelik
şövalyelik ruhunun doğmasına sebep olan Hunlar, askerî açıdan Türk ordusunun
tesirlerini Ortaçağ boyunca yaşayacak şekilde Avrupa milletlerine aktardılar.
Hunların vergiye bağladıkları Bizans’la yaptıkları anlaşmalarda ticarete
önem verdikleri anlaşılmaktadır. 434’teki Margos Barışı’na göre ticaret yine
Hunların izin verdiği sınır kasabalarında yürütülecekti. Grek tacirlerinin
Hunları aldatması Atti- la’nın Bizans üzerine yürüme sebeplerinden birisi
olmuştur. Hunlar Balkan seferinde Belgrad ve Niş gibi müstahkem mevkileri ele
geçirdiler. 447 tarihindeki Anato- lios Barışı’ndan sonra Tuna nehrinden beş
günlük mesafedeki yerler boşaltılmış ve ticaret bundan sonra sadece Niş
şehrinde yapılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder