site içi arama

4 Nisan 2016 Pazartesi

OĞUZLAR (766-1000)



Oğuz ismi, Gök-Türk Devleti’nin özellikle 630’da merkezî hâkimiyetinin çökmesiyle birlikte tarih sahnesine çıkmaya başlamıştır. Oğuz kelimesi kabileler anlamına geldiğinden dolayı farklı bölgelerdeki kabileler, Üç Oğuz, Dokuz Oğuz gibi kabile federasyonları şeklindeki adlarla anılmışlardır. Oğuz ismi gerek Türk gerekse Çin kaynaklarında sık sık geçmektedir. Oğuz ismi etnik bir boy değil, doğrudan Türk kabileleri anlamına gelmektedir. Bir başka ifade ile Oğuzlar, Gök-Türk devletlerinin halk kütlesini temsil etmektedir.
Oğuz adı üzerine çok çeşitli açıklamalar yapılmışsa da, artık kabileler anlamına geldiği, yani ok+u+z olduğu kabul edilmektedir. Zaten Batı Gök-Türk Devleti’nde 634 yılını takip eden hadiselerde On Okların (On Kabile) ortaya çıkması ve Tür- gişlerin meydana gelmesi Oğuzlar konusundaki filolojik delilleri desteklemektedir. Gök-Türk tarihinin 627 yılına kadar olan kısmında hiç Oğuz adının geçmemesi, her şeyden önce Töleslerin Oğuz öncesi fonksiyonunu icra ettiklerini göstermektedir. Bir başka ifade ile 627 yılından sonra Töles adı önemini kaybetmiş, Orta Asya’da yeni boy dalgalanmaları ve yapılanmaları görülmüştür.
Tarihi süreç açısından bakıldığında, Türgişlerin devamı olarak Oğuzları görmek daha doğrudur. Bilindiği gibi 766 yılından sonra Uygurların baskısıyla Tanrı Dağları, Isık Göl, Yedisu, Çu ve Talas havalisine gelen Karlukların sıkıştırmasıyla Tür- gişler (Oğuzlar) daha da batıya, Sır Derya boylarına ve daha kuzey batıya doğru kaymışlardır. Zaten bu bölge eskiden beri Töles ve Türgiş bölgesi idi. Muhtemelen 603 dolaylarında kaynaklarda adları verilen Töles boyları daha sonra On Okları, yani Seyhun Oğuzlarını oluşturdular.
IX. yüzyıldan itibaren İslam kaynaklarında Oğuzların varlığı artık iyice belirginleşmektedir. Bundan sonra Isficab şehrinden Hazar Denizi’ne uzanan Mangışlak da içinde olmak üzere, geniş bir alan Oğuzların yurdu olarak ortaya çıkmaktadır. Man- gışlak’ta güney sınır Gürgenç (Curcan) idi. Siyah-kuh (Karadağ) yarımadası tamamen Oğuzlar tarafından işgal edilmişti. Buradan doğuya doğru gidildikçe Aral Gö- lü’nün güneyindeki Baratekin kasabasına varılıyordu. Buhara’nın kuzey sınırlarına kadar yayılan Oğuzların esas ağırlık merkezi Seyhun boylarıydı. Karaçuk adıyla kaynaklarda geçen Karadağların (Karatav) kuzeyindeki Sozak, Oğuzların en doğudaki şehirleri olmalıdır. Kuzeyde ise sınırlar Cim-Emba ırmaklarının kuzeyine ulaşıyordu. Sır Derya (Seyhun) boylarındaki diğer Oğuz şehirleri Yenikent, Cend, Bar- çınlıg-kend, Sıgnak, Karnak, Süt-kent, Savran (Sabran), Aşnas, Otrar (Farab), İkan, Özkend ve Sayram-İsficab belli başlı Oğuz şehirleri idi. Dede Korkut ve Oğuz Destanlarının konuları bu bölgede, Sır Derya boylarındaki Karadağlar’da geçmektedir.
Sonraki kaynaklar, 775-785 tarihleri arasında Oğuzların, Maveraünnehir’e geldiklerini bildirse de Abbasilerin Horasan valisi Abdullah b. Tahir zamanında (828844) ilk hadiselerde Oğuzların adı geçer. 838-840 yıllarında Oğuzlar mağlup edilip bin kadar esir verirler. 860’larda Avrupa’ya göç eden Peçeneklerin bir kısmı Oğuzların yanında kalmıştır.
X. yüzyıl başlarında, Oğuzların Yeni-kent merkezli bir devlet kurdukları görülmektedir. Hükümdarının unvanı Yabgu olup, ona naip eden ise Kül Erkin idi. Orduya ise sübaşı kumanda ediyordu. Yınal Tarkan gibi başka unvanlı devlet adamları da vardı. Yüzyılın ortalarına doğru Oğuzların Karaçuk, Sayram ve Savran şehirleri etrafında yoğunlaşmışlardı. İslam coğrafyacılarına göre Oğuzların sahası batıda Hazar Denizi’ne ulaşmış, Mangışlak (Binkışlak) ve Gürgenç şehrinin güneyine varmıştı. Dolayısıyla Karadağların eteğindeki Karaçuk şehrinden Hazar’a uzanan sahaya Oğuz Bozkırı deniliyordu.

Harezm’in yerli hanedanı Afrigiler, Oğuzların baskısı altına girmişlerdi. Karluk- larla yaptıkları savaşların birinde Oğuz yabgusu (hükümdarı) hayatını kaybetmişti. Karahanlı Devleti’nin en büyük boylarından biri olan Çiğillerle Oğuzlar arasında düşmanlık vardı. Kuzeydeki Kimeklerle bazen dost, bazen düşman idiler. Bu arada, Oğuzlar İslam kaynaklarında Türkmen adıyla anılmaya başladılar.
Oğuzlar, doğuda Karluklar, kuzeyde Kimek, Kapçaklar ve Hazarlar, kuzey batıda Peçeneklerle sürekli mücadele halinde idiler. Bununla birlikte kesin tarih belli olmasa da 1000’li yıllarda Oğuz Yabgu Devleti’nin yıkıldığı anlaşılmaktadır. Selçuk Bey ve oğulları Selçuklu Devleti’ni yükseltmişler, böylece Anadolu’ya giden yol açılmıştır.
Oğuzlar, bu devirde Üç Oklar ve Boz Oklar olmak üzere ikili teşkilat halinde idiler. Boz Oklar, Kayı, Bayat, Alka Evli, Kara Evli, Yazır, Döğer, Dodurga, Yapar- lı, Afşar, Kızık ve Beğdili, Karkm; Üç Oklar, Bayındır, Peçenek, Çavuldur, Çepni, Salur, Eymür, Alayuntlu, Yüreğir, İğdir, Büğdüz, Yıva ve Kınık adlarıyla yirmi dört alt boya ayrılmışlardı. Oğuz Yabgu Devleti yıkılınca, Oğuzlardan büyük bir grup Karadeniz’in kuzeyinden batıya doğru göç etmiş ve Uzlar diye bilinen boyu meydana getirmişlerdi.

Bunlardan başka, Maveraünnehir, Taşkent, Fergana, Huttal, Şuman ve Toharis- tan’da görülen Türk kökenli devletçikler olduğu görülmektedir. Huttal hâkimi Erkin unvanını taşıyor, Çin’e tarhan unvanlı elçiler yolluyordu. 720’de Buhara hâkimi Tuğ-Şad, Taşkent hâkimi ise Tegin adlarıyla tanınmaktaydı. Toharistan’da ise Yabgu unvanlı kişiler hüküm sürüyordu. Onların Gök-Türk A-shih-na sülalesinden geldiği bilinmektedir. Ayrıca, İrtiş Irmağı boyunda Kimekler, Aral Gölü’nün kuzeyinde Kanglılar, Kaşgar’m kuzeydoğusu Özkent, Çu ve Talas bölgelerinde Yagma- lar yaşamaktaydı. Isık Göl’ün güneyinde oturan Çiğiller, Çu Irmağı boyunda Toh- sılar, Toharistan taraflarında Kalaçlar (Halaç), Talas civarında Argu, Tanrı Dağla- rı’nın doğu taraflarında Yabaku, Çomul, Iğrak, Çaruk, Ezgiş ve Kençek gibi Türk boyları bulunmaktaydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder