Karluklar, Gök-Türk hanedanına
yakın boylar arasında gösterilmiştir. Altay Dağlarının güney etekleri
Gök-Türklerin tarih sahnesine ilk çıktıkları yerdir. Zaten Karluklar,
kaynaklarda Töles boyları arasında değil, Türgişler gibi Gök-Türk hanedanından
gösterilirler. Dolayısıyla, Karlukların Gök-Türklerin bir kolu olduğunu
söylemek mümkündür.
Tarih sahnesinde ilk göründükleri
sırada Karluklar, Altay Dağları’nın batısında Pu-ku-chen Suyu kenarında
gösterilmektedirler. Burası onların ilk yurtları olmayabilir. Ancak, 630
yılından önce Karlukların yaşadığı bölge konusunda bize fikir vermektedir. 627
yılını takiben Doğu Gök-Türk ülkesinde büyük bir boylar hareketi oldu. O sırada
Batı Gök-Türk kağanı T’ung Yabgu’ya bağlı Sir Tarduşlar en kuvvetli boydu.
T’ung Yabgu ile anlaşamayan Sir Tarduşlar, Doğu Gök-Türk ülkesine göç ederek İl
Kağan’a itaat ettiler. Böylece Tanrı Dağları’nın kuzey doğusu boşalınca Altayların
güney eteklerinde yaşayan Karluklar, bu geniş alana yayılarak güçlendiler.
Bu sırada Karluklar üç kabile
halinde, Altayların güney batısı, Beşbalık’m kuzey batısı ve Pu-ku-chen
Suyu’nun kenarında yaşıyorlardı. Karluklar, 627 yılından sonra bağlı oldukları
Batı Gök-Türk Devleti’nin hükümdarı T’ung Yabgu’ya isyan ettiler. Batı
Gök-Türklerinin önemli boylarından biri olan Karlukların baş kaldırması, çok
kuvvetli bir durumda olan T’ung Yabgu’nun gücünü sarsmıştır.
Bundan sonra 648 yılına kadar
kaynaklarda Karluk adına rastlanmaz. Sir Tar- duşlarm 646’ya kadar Doğu
Gök-Türk ülkesine hâkim olmaları, Batı Gök-Türk ülkesinde hanedan soyundan
gelen beylerin taht kavgası içine düşmeleri gibi olaylar sebebiyle Karluklar
Çin’in dikkatinden kaçmış olmalıdır.
Doğu Gök-Türk Devleti 630 yılında
yıkılınca Sir Tarduşlar, Çin tarafından tanınarak bağımsızlıklarını ilân
etmişlerdi. Bir kısım Gök-Türk ahalisi de onlara bağlanmıştı. Ancak, Sır
Kartuşlar hanedandan gelen Ch’e-pi adlı beyi kağan yaparak kendi başlarına
geçirmek istediler. Ch’e-pi ise ortaya çıkan siyasi anlaşmazlıklara dayanamadı
ve kaçarak Altay Dağlarının kuzeyinde üç tarafı sarp kayalarla çevrili bir yere
sığındı. Sir Tarduşlar üç bin süvariyle onu takip ettilerse de yakalayamadı-
lar. Ch’e-pi, bol otlu bu geniş yerde gücünü artırdı. Zaten burası onun eskiden
idare ettiği saha idi. Askerlerinin sayısı otuz bine ulaştığında oradan çıkarak
etrafa siyasi otoritesini yaymaya başladı. Batı taraflarındaki Karluklar ve
Yenisey nehri kaynaklarındaki Kırgızlar kendisine tâbi oldular. Karluklar
sıklıkla Sir Tarduşlarm sürülerini yağma ediyorlardı. Çinliler Orta Asya’da
hiçbir gücün büyüyüp kendilerine rakip olmalarına izin vermek istemediklerinden
harekete geçtiler. Ch’e-pi Çin’e bağlanmayı reddedince Çin elçisi Karlukları
kendi tarafına çekerek onu ortadan kaldırmak istedi
Kendisi için kurulan tuzağın
farkına varan Ch’e-pi, oğlunu bir orduyla göndererek Çinli elçileri ortadan
kaldırdı. Çin imparatoru bu defa başka bir generalini Ch’e-pi’nin üzerine
yolladı. Bu general önce Uygur ve Bugu gibi boylarla işbirliği yaptı; arkasından
Karluklar da Ch’e-pi’yi terk ederek Çin ordusu tarafına geçtiler. Çin, Uygur,
Bugu ve Karluklardan oluşan ordu A-hsi Dağı’na ulaştı. Rakiplerinden korkmayan
Ch’e-pi, kendisine bağlı olan bütün halkı savaşa davet etti. Ancak, hiç kimse
savaşmak istemeyince yanına hatununu ve birkaç yüz süvariyi alarak Altay
Dağları’na kaçtı ise de, Çinliler onu yakalayıp Çin başkenti Ch’ang-an’a
getirerek imparatora sundular; ancak öldürülmeyip hayatı bağışlandı.
Neticede T’ang hanedanı Doğu
Gök-Türk ülkesinde Çin’e karşı başlatılan bir bağımsızlık hareketini daha
bastırmış oldu. Çin İmparatorluğu, bu ülke coğrafyasında yaşayan bütün boylarla
doğrudan temasa geçti. Boy idarecilerine Çince unvanlar verildi, boyların
yaşadığı yerlerde askerî valilikler kuruldu. Karluklar da teşekkül halinde
bulundukları üç boy ile birlikte Çin imparatoruna bağlandılar. Karluk
boylarrnrn reisleri askerî vali (Tu-tu) tayin edildiler. Daha sonra söz konusu
kabilelerin üçü de güneye doğru hareket etti. Vardıkları yer muhtemelen Tanrı
Dağları silsileleri idi. Epey kuvvetli hale gelmiş olmalılardı ki, onlar
hakkında “Batı Gök-Türk ve diğer küçük devletler onlardan korkar hâle gelmişti”
ifadesi kullanılmıştır.
Bundan sonra Karluklar “Üç Kabile
Yabguluğu” unvanını aldılar. Bu unvan onların siyasî ve askerî bakımdan oldukça
kuvvetlendiklerini göstermektedir. Her ne kadar Karluklar, Ch’e-pi’ye ihanet
edip Çinlilerin tarafına geçtiler ve daha sonra onlardan unvanlar aldılarsa da
bazı gruplarının ayrı hareket ettikleri görülmektedir. Şöyle ki, 650’den sonra
Çin’e karşı isyan eden Batı Gök-Türk beyi A-shih-na Ho-lu’ya bağlı boylar
arasında Karluklar da görülmektedir. Bazı Karluk boyları Batı Gök-Türk
Devleti’nin doğu tarafında yer aldılar. A-shih-na Ho-lu, 652’de Karluk ve
benzeri boylarla Turfan’ı işgal etti. Bu boylar 654 yılında Çin ordusu
kumandanı Liang Chien-fang ve Uygurlar tarafından mağlup edildiler. 657 yılı
Karlukların tam olarak Çin’e itaat ettiği tarihtir. En az dört ayrı kola
bölündükten sonra artık bir daha birleşemediler.
Bu tarihten sonra çok uzun
sayılabilecek bir süre Karlukların adına Çin kaynaklarında rastlanmaz. Ancak,
711 yılında Çin’e elçi gönderdiklerinden bahsedilir. Çünkü Kapgan’ın zalimce
idaresine başkaldırmalardı. Yaklaşık 46 yıllık devrede Karlukların nerede
oldukları ve ne yaptıkları sorusuna, onların II. Gök-Türk Dev- leti’ne itaat
ettikleri şeklinde cevap vermek mümkündür.
714 ve 715 yıllarında bazı Türgiş
kabileleri (On Ok, On Kabile) ile birlikte Karluklar da Çin’e bağlılıklarını
bildirmişlerdi. Arkasından üç Karluk kabilesi T’ang hanedanına sığındı.
İmparator onları Türgişlerin üzerine yolladı. Ancak, Türgişler kendilerini
başarıyla savundular. 715 yılında Karluk reisi Tamıg Iduk Baş, Gök- Türklere
saldırdı. Kül Tegin’in üstün başarılar gösterdiği savaşta Karluklar ağır bir
bozguna uğradılar ve Çin’e bağlanmak zorunda kaldılar. Karlukların, II.
Gök-Türk Devleti’ne karşı ayaklanmaları durmak bilmiyordu. 716’da Kül Tegin bir
defa daha Karagöl’de Karlukları mağlup etti.
720 yılında Çinlilerin tahrikleri
neticesinde bazı isyanlar çıktı. Karluklarla Gök- Türkler arasında Çin’e yakın
yerlerde çarpışmalar meydana geldiğinde Tudun Yam- tar’ın idare ettiği Gök-Türk
ordusu Karlukları bir kez daha yendi. Bu hadiseden 742’ye kadar Gök-Türklerle
Karluklar arasında bir çatışma olmadığı görülmektedir.
734’te Bilge Kağan’ın ölümünden
sonra II. Gök-Türk Devleti gerilemeye yüz tuttu ve başa geçen kağanların
yetersizliği sebebiyle devlet idaresi çatırdamaya başladı. Bu dönemde sayı ve
nüfuz bakımından kuvvetli olan boylar hareketlenmeye başladılar. Bunlar
Karluklar, Basmıllar ve Uygurlardı. Bu üç boy, devlet adamlarının birbiri ile
mücadele ettiği II. Gök-Türk Devleti’ne karşı isyan edip Kutlug Kağan’ı
öldürdüler. Zafer kazanıldıktan sonra ittifakla Basmılların reisini kağanlık
makamına oturttular. Uygurlar, doğu (Sol) kanat yabguluğunu alırken, Karluklar
(Sağ) batı yabgusu oldular.
Bu arada Uygurlar, Çinlilerle
gizlice temasa geçmiş ve ardından Karluklarla bir- leşerek Basmıl kağanını
öldürmüşlerdi. Neticede Karluklar Sol Yabguluğu, yani daha yüksek mertebe olan
mevkii elde ettiler. Ayrıca, Uygur Devleti’nin öncü kuvvetini meydana
getiriyorlardı.
Uygur-Karluk dostluğu fazla devam
etmedi. Altaylarda oturan Karluk gurubu, Uygurlara saldırmaya niyetlenince
746-747 yılında mağlup edildiler ve batıda Türgişlerin bölgesine kaçtılar. 751
yılında Bolçu’da bir kere daha Uygurların hükümdarı Bayan Çor’un baskınına
maruz kaldılar. Basmıllarla anlaşan Karluklar, yine Uygurlara savaş açtılarsa
da netice alamadılar. Daha sonra Türgişler ve Karluklar tekrar hücuma
kalktılarsa da, Bayan Çor Kağan, Basmılları ve Karlukları Yogra Ya- rış’ta
yenmeyi başardı. Buna rağmen bazı kişiler kaçıp Karluklara sığınınca bir savaş
daha olmuş, nihayet başsız kalanlar Türgişlere sığınmışlardı. Bunun sonrasında
Uygurlarla Karluklar arasında son bir savaş daha olmuş, Karluklar bir daha
onların karşısına çıkamamışlardı. Bu arada Karluklar Çinlilerle elçi teatisinde
bulunuyorlar ve dış destek arıyorlardı.
Bundan sonra ancak, 791 yılında Çin
kaynaklarında Karluklara ait bilgi vardır. Bu kayda göre Tibetlilerle ittifak
yapan Karluklar, birlikte Kağan Stupa şehrini (Beşbalık’m kuzeyi) aldılar.
Zaten artık onların Çinlilerle komşuluğu kalmamıştı. XI. ve XII. asırlarda Kuku
Nor civarında görülen Karluk bakiyelerinin bunlar olduğu sanılmaktadır.
Taşkent’te Batı Gök-Türk
hanedanından gelen ve Tudun unvanını taşıyan biri tarafından yönetilen devlet,
kuzeyde Sır Derya kıyısındaki Kara Türgiş Devleti’yle çatışmaya başladığında
(740’tan sonra) doğudaki Karlukları kendine müttefik yaptı ve böylelikle
üstünlük sağladı. Yeni kurulan devlette Karluklar da görev almışlar ve Yabgu
olmuşlardı. Ancak, çok geçmeden Taşkent şehir devletçiği Çin’e tâbi olmayı
(vassallığı) kabul etti.
751 senesinde Orta Asya tarihinin
akışını değiştirecek bir hadise meydana geldi. T’ang imparatoru adına Doğu
Türkistan’ı idare eden Çinli vali, Taşkent tudunu- nu hapse attı. Tudunun oğlu
batıdaki diğer devletçiklere kaçarak durumu anlattı. Bu devletçikler, Doğu
Türkistan’ı Çin elinden kurtarmak için Arap kuvvetlerini ikna ettiler. Çinli
vali uzun bir yürüyüşten sonra Talas şehrine yaklaştı. Atlah denilen mevkide
Arap ordularıyla Çin ordusu beş gün süren bir savaş yaptılar. İşte bu
çarpışmaların şiddetli anında Isık Göl Karlukları Arapların tarafını tutarak
Çin’e karşı cephe aldılar. Ön ve arka cepheden saldırıya maruz kalan Çin ordusu
yenilip geri çekilmek zorunda kaldı.
Bundan sonra Karluk grupları Tanrı
Dağları’nın kuzey silsileleri, Isık Göl tarafları ve Talas Irmağı boylarına
doğru yayıldılar. Onların ağırlık merkezleri artık Batı Türkistan idi. Tokmak,
Evliya-ata ve diğer şehirleri ele geçirdiler. 766’ya doğru bir Karluk Devleti
kuruldu.
809 yılında Feyzabad yakınındaki
Vascirt adlı yerde Karlukların yaşadıkları bilinmektedir. X. yüzyılda Ibn
Rüsteh, Amu Derya’nın kollarından Vahşab civarında Karluklarının yaşadığını
zikretmektedir. Hudûdü’l-Alem adlı eserde ise Karlukların Hilend
ve Belh’e kadar yayıldıkları bildirilmektedir. XII. yüzyıldaki olaylarda Buhara
Karluklarının adları geçer. Karluklar, Çağaniyan ile Tirmiz, Nahşab ve Kiş’de
Batı Karahanlı hükümdarları ile savaştılar. Celaleddin Harezmşah Gazne’ye
geldiğinde karşısında yine Karlukları bulmuştur. Onların reisi Seyfeddin Hasan
kendisine itaat etmişti. O Moğollardan kaçarken topraklarının bir kısmını
Karluk Seyfeddin Hasan’a bıraktı. Yüzyılın sonunda onların Belh ve Tirmiz’e
doğru kaydıkları anlaşılmaktadır.
Çin’in Tanrı Dağları civarından
elini çekmesi, bu havalide ve kuzeyde yaşayan boyların işine yaradı. Bundan
sonra Tokmak (Suyab) ve Talas bölgesine gelen Karluklar, Türgişlerin Nu-shih-pi
boyunun bulunduğu sahaları ve Batı Gök-Türkleri- nin eski merkezlerini ele
geçirdiler ve Balasagun’u başkentleri yaptılar. Türgiş boyları onlara tâbi
oldu. 766-775 yılları arasında Kaşgar’ı aldılar. Fergana’yı da Abbasî- lerin elinden
alıp, Oğuzlarla ittifak ederek Peçenekleri yendiler. Tibetlilerle işbirliği
yaparak Beşbalık’m kuzeyindeki Kağan Stupa şehrini işgal ettiler. Kısacası
766’yı takip eden yıllarda müstakil bir Karluk Devleti bulunmaktaydı.
Aslan İl Türgig, 780’li yıllarda
Karluk hükümdarı idi ve Kaşgar, Yarkent ve Talaş bölgelerini yönetiyordu. 791
yılında Karluklar Tibetlilerle işbirliği yaptılar ve Uygurlarla çarpıştılar.
Karabalgasun Yazıtı’nın Çince kısmında Karlukların 791-812 tarihleri arasında
Uygurlara mağlup oldukları bildirilmektedir.
840 yılındaki Kırgız baskını
sonrasında Uygurlardan bir kısmı Karluklara sığındı. IX. yüzyılın ikinci
yarısından sonra Tanrı Dağları’nın doğu kısmına gelen Uy- gurlar Karlukları
tehdide başladılar. İli ve Isık Göl havalisindeki savaşlarda kesin netice elde
eden taraf olmadı. Aynı devirde Kırgızlar da kuzeyden sürekli olarak Karlukları
taciz ettiler ve Bancul kasabasını ele geçirdiler. 817-836 arasında bir Karluk
elçisinin Tibet kralını ziyarete gittiği bilinmektedir.
Karluklar batı tarafında
Abbasîlerle münasebet kurdular. Fergana’yı ele geçiren Karluklar bir süre sonra
buraları kaybettiler. 775’te Halife Mehdi’nin üstünlüğünü tanıyanlar arasında
Karluk yabgusu da vardı. Aynı yabgu 792-793’te Fergana’yı ele geçirince üzerine
gelen Amr b. Cemil’i yenmeyi başarmış, ancak Yahya el-Berme- kî’yi
durduramamıştı. Daha sonra patlak veren Rafi b. Leys isyanına Karluklar da
katıldılar. Halife Memun zamanında bu tür mücadeleler devam etti. 816’da Ot-
rar’da Karluklar, vezir Fadl b. Sahl karşısında ağır bir yenilgiye uğradılar.
Karluk yabgusu Kimek ülkesine kaçtı. 822’de Fergana Karluklar tarafından bir
kez daha işgal edildi ise de Horasan valisi tarafından geri alındı.
Karluklar IX. asrın ikinci
yarısında zayıflamaya başladılar. Kendi içlerinde karışıklığa sürüklendikleri
gibi doğudan gelen Uygurların hücumları da onları sarstı. Nihayet, Samanîlerden
İsmail b. Ahmed’in 893 yılında Sır Derya’nın doğusuna yaptığı seferde 10 bin
Karluk öldürmesi onlara ağır bir darbe vurdu ve Talas şehri Sa- manîler’in
eline geçti.
893’ten sonra, Karluklara bir başka
darbe de Oğuzlar tarafından geldi. Bu arada Oğuz yabgusunun dahi öldüğü
savaşlar yapıldı. Kaşgar şehri tarafında da Yağmalarla savaş devam etmekte idi.
943’e doğru Kaşgar’dan hareket eden Karahanlı- lar Çu vadisine girerek
Karluklara son verdiler.
Kaynaklarda Karluklara ait 15 yer
ismi gösterilmiştir. Karluk ülkesinin doğusunda Tibet’in bazı kısımları, Yağma
ve Dokuz Oğuz sınırları, güneyinde Yağmaların bazı kısımları ile Maveraünnehir
ülkesi, batısında Oğuz sınırları, kuzeyinde Tuhsi, Çigil ve Dokuz Oğuz ülkeleri
vardı. Burası bayındır ve ılıman iklimli bir yerdi. Karluk hükümdarları
önceleri Cabguy veya Yabgu unvanını alıyorlardı. Onların bir kısmı avcı, bir
kısmı çiftçi, bir kısmı çobandı. Zenginlikleri koyun, at ve çeşitli kürklerdi.
Bu dönemde Karluk hükümdarları Atasagun unvanını taşıyordu.
Büyük Uygur Kağanlığı yıkılınca
(840) Karlukların siyasi nüfuzu arttı ve bu bölgede kurulan Karahanlı
Devleti’nin esas kütlesini meydana getirdiler. Pendnâme adlı eserde bildirdiğine göre
Gazneli Devleti’nin kurucusu Sebük Tegin, bir Karluk şehri olan Barshan’dan
çıkmıştır. Karluklar zamanla Karahanlı Devleti’ne cephe almışlardı. Bu durum
doğudan gelen Karahıtayların işini kolaylaştırmıştır. Özellikle Katavan savaşında
olumsuz etki yaptıkları ve 1137 yılından sonra Karahıtayların Horasan’a kadar
sokulmalarına sebep oldukları bilinmektedir. Günümüzde Özbekistan’da ve Fergana
vadisinde hâlâ Karluklar soyundan gelenler yaşamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder