site içi arama

4 Nisan 2016 Pazartesi

KUMAN-KIPÇAKLAR (1000-1303)


Kıpçaklar X. yüzyılda İrtiş nehri boylarında bulunan ve aynı soydan gelen Kimek- lerin İşim-Tobol vadilerinde oturan bir koludur. Kıpçakların yaşadıkları bölgeye göre daha güneyde kalan ve diğer bir kollarını teşkil eden Kumanların da kendilerine katılmalarıyla kuvvetlenen Kıpçaklar, yer darlığı yüzünden Volga üzerinden Güney Rusya’ya kadar ilerlemişlerdir.

1055 yılında Rus-Kuman mücadeleleri başladığında Kumanlarm başına Boluş vardı. O önce Pereyaslavl knezi ile anlaştıysa da 1061’de Ruslarla yapılan savaşta Kumanlar galip geldiler. Alta Irmağı savaşında bir kez daha mağlup ettiler (1068). Akınlarına devam eden Kumanlar, 1080’lerde Balkaş Gölü-Talas havalisinden Tuna ağzına kadar yayılmışlardı. Kafkaslarda da Kuban bölgesine, kuzeyde Oka Nehri boyuna yani Idil Bulgarları hududuna kadar genişlediler. Onların yaşadıkları bölge Islâm kaynaklarında Deşt-i Kıpçak, Batı da ise Comania diye tanınmaktadır.
Bu devirde Kuman-Kıpçak ülkesi 5 kısım hâlinde idi; Orta Asya, Yayık-Volga, Don-Donets, Aşağı Dnyeper ve Tuna. Kumanlar, buralarda ayrı gruplar hâlinde, kendi başbuğları idaresinde yaşıyorlardı. 1091’de Lebunium Savaşı’nda Bizans kuvvetlerine yardımcı olarak katılan Kumanlar, Tuna bölgesinde yaşayanlardı. Rus knezlerinin kendi aralarındaki taht mücadeleleri esnasında kendilerine yakın knez adayını desteklemek maksadıyla da onların topraklarına girdikleri oluyordu. 1096’da Kiev’e gönderilen iki elçi grubunun öldürülmelerini savaş sebebi sayılarak Kiev ve civarını yağmaladılar. Fakat knezlerin birleşik hareket etmeleri karşısında mağlubiyete uğrayan, 1103’teki birleşik knez kuvvetleri karşısında tutunamayan Kumanlar, 1105-1111 tarihleri arasında Rus kuvvetleri üzerine dört defa akın yapmaktan da geri durmadılar. Tuna Kumanlarından bir grup Macaristan’a giderek orada ücretli askerlik yaptılar. XII. yüzyılın ortalarında Dnyeper Kumanlarının Pereyaslavl knezliği- ne karşı 1177 ve 1179’da akınlar yaparak küçük galibiyetler elde etmelerine rağmen 1184’te birleşik Rus ordusuna mağlup olmaktan da kurtulamadılar
Bu savaş esnasında yedi bin esir arasında dört yüz on yedi bey ve beyzâdenin bulunduğu da söylenmektedir. Bu hadiseden bir yıl sonra Novgorod knezi Igor kumandasındaki Rus ordusunu Don nehri boyunda Kayalı Irmağı kıyısında kuşatarak imha ettiler. Savaş esnasında Prens Igor ve diğer knezler Kuman başbuğu Könçek’e esir düştüler. Bu sefer, Rus edebiyatının tanınmış eseri olan Igor Destam’na konu olmuştur.

Gürcülerle münasebete giren Don ve Kuban civarındaki Kumanlar, Kafkasların güneyine kadar geçmişler, Selçuklu akınlarını durdurabilmek için Gürcülere yardım etmişlerdir (1110). Gürcülerle aralarında siyasi evlilikler de yapılmıştır. Bazı Kuman kitleleri Çoruh ve Kür dolaylarına kadar ilerlemişler, Şirvan ve Azerbaycan’a seferler tertip etmişlerdir. Gürcülere yapılan yardım neticesinde Tiflis, Gürcü krallığının başkenti olmuştur. Selçuklular devrinde Azerbaycan Atabeyliği’nin kurucusu Îl-Deniz de soy olarak Kafkaslardan gelmiş bir Kuman Türkü idi. Kırım yarımadasına giden Kumanlar ticaretle meşgul olmuş, küçük kasabalar kurmuşlardır.

XIII. yüzyılda Kumanlarm Deşt-i Kıpçak’taki nüfuzları zayıflamış, doğu bölgesindekiler Harezmşahlarla irtibata geçmiş, onların ordusunda vazife almışlardır. Yine bu dönemde Moğollar karşısında tutunamayan Kumanlar Ruslarla birlikte hareket etmişler, Kırım yarımadasındaki ticaret liman şehirlerini de Anadolu Selçuklularına terk edince iktisadî yönden çok zayıflamışlardı. 1223’de Kalka Sa- vaşı’nda Ruslarla birlikte Moğollar karşısında mağlup olan Kumanlar iyice dağıldılar. Bir kısmı Macaristan’a, bir kısmı da itil Bulgarları sahasına çekilmek suretiyle Kıpçak bozkırlarındaki hâkimiyetleri son bulmuştur.

XIII. yüzyılın başlarından itibaren, İktisadî sıkıntıları, hayvan hastalıkları ve ölümler yüzünden, sıhhatli gürbüz çocuklarını para karşılığında başka ülkelere göndermişlerdir. Mısır’da kurulan Eyyûbî Devleti’nin asker ihtiyacı Deşt-i Kıpçak’tan ve Kafkaslardan getirilen bu insan gücü ile karşılanmağa başlanmıştı. Bu yolla Mısır’a gidenler arasında îzzeddin Ay-beg’in 1250’de Sultan yapılması ile Mısır’daki Eyyubiler Devleti kısa zamanda Kuman-Kıpçaklarının eline geçti. Yine aynı soydan olan Sultan Beybars (1260-1277) Moğolları Suriye’den çıkarmakla şöhret bulmuştu. İktidar Çerkez Kölemenleri’ne geçinceye kadar bu sülâle Mısır’da hüküm sürmüştür.
Hindistan Delhi Türk Sultanlığı’nın ikinci hükümdar sülâlesinin kurucusu Uluğ Han da Kıpçak büyüklerindendir. Kuman-Kıpçaklar, Karadeniz’in kuzeyinde Rusların güneye inmesini önledikten başka, bölgenin Türkleşmesini de sağlamışlardı. Bugün Romanya’da yaşayan açık sarı saçları ve mavi gözleri ile diğer topluluklardan ayrılan Çangoların Kumanlardan geldiği ileri sürülmektedir. Bir grup da Macaristan’a yerleşmiştir. Buradaki bazı yer isimleri onların hatıralarıdır. Ayrıca Macar dilinde mevcut bazı Türkçe sözler Kuman-Kıpçaklara aittir.
Orta Asya içlerinden Macaristan ovalarına kadar yayılmış olan Kuman-Kıpçak- ların dili Türkçe içinde mühim yer tutar; Kuman-Kıpçakların konuştuğu dil Orta Türkçesi oluşturur. Kuman-Kıpçakların en mühim hatırası, 1303 yılında Kırım’da bir Italyan tüccar ve misyoneri tarafından yazılan Lâtince, Farsça, Kuman-Kıpçak- ça Codex Cumanicus adlı sözlüktür. Bu eser 2500 Kuman-Kıpçakça kelime ile Incil’den tercümeler ve bazı Katolik ilâhileri içermektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder