"En koyu
Katolik kral" olarak bilinen İspanya kralı II. Philip'in İngiltere'yi işgal
etmek için bir
donanma oluşturmasının son derece mantıklı nedenleri vardı.
İngiltere bir
Protestan ülkesiydi ve Henry'ye papa tarafından "İnancın
Savunucusu"
unvanı verilmişti. Politik açıdan İngiltere kolonileşmede ve
ticarette
bilinen İspanyol üstünlüğüne karşı gelişen tehdit edici bir güç haline
geliyordu.
Daha yeni İspanya,
İspanyol Hollandasındaki ayaklanmaları bastırmaya
çalışırken İngiltere
ile uğraşmak zorunda kalmıştı. Ayrıca başta Sir Francis
Drake olmak
üzere İngiliz korsanlar oldukça rahatsızlık verici bir hale
gelmişlerdi.
Drake, Panama'daki önemli bir İspanyol kolonisini yağmalamakla
kalmamış, başka İngiliz
korsanlarla birlikte İspanyol hükümetinin bütçesinin
büyük bir
bölümünü oluşturan altın ve platini taşıyan filodaki birkaç gemiyi ele
geçirmişlerdi.
İşgal planı
basitti. Medina-Sidonia Dükü bir donanma kurmak için denizci
toplayıp gemiler
inşa ettirdi. Kırk savaş gemisi ve çok sayıda yemek ve su
taşıyan nakliye
gemisi yapıldı. Savaş gemileri yüksek kuleliydi ve düzinelerce
kısa mesafeli
ama güçlü topla donatılmıştı. Filonun asker mevcudu ise on dokuz
bindi.
Bu büyük güç İspanyol
Hollandasındaki savaşta İspanyol ordularının başındaki
Parma Dükü
yönetimindeki daha büyük bir orduyla buluşacaktı. Donanmanın
esas amacı bu
orduyu gemilere alıp sonra da İngiltere'ye çıkarma yapmaktı. Eğer
bu başarılırsa İngiltere'nin
fethi işten bile değildi.
İspanyol piyade
birlikleri Avrupa'nın en iyi eğitilmiş ve etkili askeri gücüydü.
Kılıç ve mızrak
kullanımındaki becerileriyle tüm rakiplerini alt edebiliyorlardı.
Sadece İsviçreli
savaşçılar onlarla baş edebilirdi ve İngiltere ile İsviçre'nin
müttefik olmaması
büyük şanstı. Askerler kıyıya çıktıktan sonra İngiliz
ordusunun fazla
dayanamayacağı açıktı. Bu da İngiltere'nin hayatta kalabilmek
için saldırıyı
denizde, yani Manş Denizi'nde karşılaması gerektiği anlamına
geliyordu.
İspanyol
donanmasını karşılamak için İngilizler çok daha büyük bir donanma
inşa ettiler.
Güney Umanlarında aşağı yukarı yüz altmış gemi vardı. Ama bunlar
İspanyol
gemilerinden çok farklıydı. Daha küçük ve daha ince gövdeliydiler.
İngiliz gemileri hız ve
manevra kabiliyeti düşünülerek yapılmıştı.
İspanyol
gemilerinde ise güç ve atış önemliydi. İngiliz gemilerindeki silahlar da
farklıydı. İngiliz
topları uzun namlulu ve İspanyol toplarından daha küçük
kalibreliydi.
Daha uzun olmaları top mermisini daha uzun mesafeye atabilmeleri
anlamına
geliyordu ama bu mermiler kısa menzilli İspanyol toplarının
mermilerinin yarısı
kadardı.
Yani İngilizler,
İspanyolların menzili dışından onları vurabilecek ancak
mermilerinin
küçüklüğü nedeniyle kalın keresteden yapılmış İspanyol gemilerine
fazla zarar
veremeyeceklerdi. Küçük İngiliz gemileri zarar verebilecek kadar
yakına
geldiklerinde ise İspanyol toplarının menzili içine girmiş olacaklardı. Bir
İngiliz gemisi İspanyol
toplarından çıkan bir mermiyle bile batardı. Bu nedenle
İngiltere'yi bu
toplarla savunmak tartışılamazdı bile.
İspanyol
gemilerine Kanal'dan geçerlerken yanaşıp çıkmak da bir seçenek
değildi. Çünkü
herhangi bir İspanyol gemisine yaklaşacak bir İngiliz gemisi
hemen öteki İspanyol
gemileri tarafından alt edilirdi. İspanyol gemileri birbirine
çok yakın
ilerliyorlardı. İngilizler İspanyolları saatlerce devamlı ancak etkisiz bir
ateş altında
tuttularsa da İngilizlerin Charles Howard tarafından kumanda
edilen uzun
menzilli atışları İspanyol donanmasının dizilişini bozamadı. Ayrıca
büyüklükle
ilgili bir sorun da vardı. İspanyol gemileri, İngiliz savaş gemilerinden
daha yüksekti ve
içlerinde savaşa hazır on dokuz bin asker vardı.
İngilizler İspanyol
donanmasını Hollanda'ya doğru ilerleyip Parma'nın ordusuyla
buluşmaktan alıkoyamadı.
İspanya'nın kaybı çok küçüktü. Zaten o anda İngiliz
donanmasını
yenmeleri gerekmiyordu. Parma'nın ordusunu İngiltere'de karaya
çıkarmak bir İspanyol
zaferinin garantisi olacaktı. İşler yolunda gidiyordu ve
Medina-Sidonia
Dükü de bu planın başarılı olacağına inanıyordu. Ancak bu
inanç donanma
Hollanda'ya ulaştığında ve Parma'nın askerlerinin gemilere
çıkmak için hazır
olmadıklarını gördüğünde kayboldu. Zamanlama uymamıştı.
Parma'nın
kumanda ettiği binlerce askerin onları bekleyen gemilere binmesi
birkaç gün
alacaktı.
Yaklaşan sert
havadan korkan İspanyol donanması Calais limanı yakınlarında
kıyıya
demirledi. Donanma yaklaşmaya cesaret edebilecek İngiliz gemilerini
püskürtmeye hazır
bir şekilde yerleşti. Bu gecikme İngilizlere dönemin klasik
silahı olan ateş
gemileri hazırlama fırsatı verdi.
Donanmanın demir
atmasından bir gün sonra, 7 Ağustos 1588'de sekiz ateş
gemisi İspanyol
donanmasına süzülmek üzere yola çıktı. Ateş gemileri, ateşe
verilmiş sıradan
gemiler değildi. Gemilerin ahşabı ve yelken bezleri ne kadar
kolay yanan
maddeler olsa da, o dönemde İngilizlerin kullandığı ateş gemileri
baştan aşağı
zift, katran ve başka yanıcı maddelerden yapılıyordu. Ayrıca içinde
bu maddelerden
olan variller güvertede kırılarak bırakılıyor ve ateş yakıldıktan
sonra gemilerin
söndürülmesi imkansız hale geliyordu. Düşmanların ateş
gemilerini
çekmemeleri için de ateşler içindeki gemilere toplar yerleştiriliyordu.
Gemiciler bu ateş
gemilerinin mürettebatı arasında olmaktan tabii ki
hoşlanmıyorlardı.
Ateş gemisiyle
yapılan saldırıda yelkenleri geminin hedefe doğru gitmesi için
rüzgara göre
sabitlenirdi. Sonra mürettebat gemiyi ateşe verir ve küçük
teknelerle
gemiyi terk ederdi. Bazen rüzgar ateşi söndürse de şans bu kez
İngilizlerden
yanaydı.
Sekiz ateş
gemisi sıkı sıkıya kilitlenmiş İspanyol donanmasına ulaştığında panik
baş gösterdi.
Ateşten sadece birkaç geminin zarar görmesine rağmen İngilizleri
uzak tutan o
disiplinli düzen bozuluverdi. Gemiler kanala gelişi güzel yayıldı ve
birkaç küçük İngiliz
savaş gemisi İspanyol gemilerini tek tek sardı. Böyle bir karışıklıkta hız ve
manevra kabiliyeti yüksek İngiliz gemilerinin büyük avantajı
vardı. Gece
çöktüğünde bir düzineden fazla büyük savaş gemisi imha edilmiş ve
İspanyol
donanmasının gemileri geniş bir alana dağılmıştı.
Hala yüzden
fazla İspanyol gemisi vardı ve bu gemilerin barut ve mermileri
azalmış olsa da İngilizlere
güçleri yeterdi. Bu arada İspanyollar bilmiyordu ama
İngilizlerin
barut ve mermileri kalmamıştı. Sonuç olarak İngilizler geri çekilmek
zorunda kaldıklarında
İspanyol donanmasının geri kalanı tekrar bir araya
gelmeyi başardı.
Şimdi, bu
hikayenin burada yer almasının nedenine gelelim. Medina-Sidonia
Dükü bir denizci
değildi ama gerçekten zorlu bir durumla karşılaşmıştı.
Donanmanın gücü
yerindeydi ancak barut ve cephane azlığı İngilizlerle tekrar
karşılaşmalarını
zorlaştırıyordu. O civardaki tek büyük limandan çıkarılmışlardı
ve hava
bozuyordu. Kayalık kıyılarıyla Manş Denizi fırtınadan saklanılacak bir
yer değildi. Ayrıca
artık Parma Dükünün ordusunu karaya çıkarma umudu
kalmamıştı.
En iyi karar, açıkça
görülüyor ki, İspanya'ya geri dönmek üzere yelken açmak
olurdu. Kışın
daha çok gemi inşa edebilir ve baharda tekrar deneyebilirlerdi. Ne
yazık ki, İngiliz
donanması hala kanalda İspanyolların biraz aşağısında
bekliyordu.
Onların da kaybı vardı ve Dük tüm cephanelerini bitirdiklerini
bilmiyordu.
Böylece yapılacak en iyi şeyin kuzeye yelken açıp İngiltere ve
İrlanda'yı dolaşarak
güvenli bir şekilde eve dönmek olduğuna karar verdi.
İspanyolların
kararı bazı karışıklıklara yol açtı. Gemiler denizci ve asker
doluydu. Kısa
süre içinde yiyecek sıkıntısı başladı. Yelken açtıkları sular
İspanyol
kaptanlar için yabancıydı. Bilmedikleri balık sürülerine karşı kıyıdan
uzak, açıkta
seyretmek zorunda kalıyorlardı. Vahşi Kuzey Denizi sakin Akdeniz
suları için yapılmış
yüksek İspanyol gemileri için uygun bir yer değildi.
İberya'nın ılık
havasına alışkın adamlar donarak ölme tehlikesiyle karşı karşıya
kalmışlardı. Bu
sorunların tümünün de Ötesinde, çıkan ve iki hafta süren fırtına
İngiliz donanmasının
yapamadığını başardı. İspanyol donanmasının
gemilerinden yarısından
fazlası kayalık İskoçya ve İrlanda kıyılarına sürüklendi.
Gemilere bir şey olmadıysa
da yüzlerce asker ve denizci öldü.
Donanmadan geri
kalanlar İspanya'ya döndüğünde Avrupa'nın en büyük gücü
olan İspanya'nın
çöküşünün başladığı henüz daha fark edilmemişti. İngiltere
artık
gemilerinin ülkeyi İspanyol donanmasına karşı koruyabileceğini bilerek
daha saldırgan
ve kendinden emin hale gelecekti. II. Philip ise bir donanma
kurmak için Yeni
Dünya'dan, Amerika'dan çaldığı paraları çarçur edecekti.
İki yüzyıl sonra
İngiltere, üzerinde güneş batmayan "Büyük Britanya
İmparatorluğu"
olurken İspanya ise Avrupa'da önemsiz bir devlet olacaktı.
Donanma güneye
doğru ilerlese ve İngilizlerin ateşsiz kalmış gemileriyle
karşılaşsa İngilizler
pek bir şey yapamayacaklardı ve işgal tehdidi etkili olmaya
devam edecekti.
Ancak İspanyol Düküne kuzeye yelken açmak iyi bir fikir gibi
gelmişti. Bu fiyasko
tarihin akışını değiştirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder