site içi arama

6 Nisan 2016 Çarşamba

ÇAĞATAY HANLIĞI (1227-1370)

Cengiz Kağan ölmeden önce imparatorluğunu dört oğlu arasında paylaştırmıştı. Buna göre, en büyük oğul Cuci (1180-1227) kuzey Harezm ve Deşt-i Kıpçak sahasını, ikinci oğlu Çağatay (1185-1242) Hive ve Kat şehirlerinin dâhil olduğu güney Harezm, Mâverâünnehr ve Doğu Türkistan topraklarını, üçüncü oğul Ögedey (1186-1241) Balkaş Gölü ile Baykal Gölü arasındaki toprakları (Cungarya ile Altay dağlarının batı tarafı), dördüncü ve en küçük oğul Tuluy (1192-1232) da başkent ve doğusu ile Çin’deki imparatorluk topraklarını almıştı. Cengiz her oğlunun emrine dört bin kişilik askerî birlik vererek onları yeni yurtlarına göndermişti.

Cengiz’in oğulları arasındaki bu toprak/yurt paylaşımı, en azından başlangıçta her birinin ayrı birer bağımsız siyasi yapı olduğu anlamına gelmez. Her parçayı kağana bağlı birer eyalet ve başındaki yöneticiyi de birer eyalet valisi olarak görmek mümkündür. Çünkü bağımsızlığın en önemli belirleyicilerinden biri olan tebaadan vergi almaya başlangıçta hiçbir Cengiz evladı teşebbüs etmemiş, bu yurtlarda yaşayan halk vergisini darugacılar aracılığıyla doğrudan kağana ödemiştir. Ne var ki, Cengiz Kağan’ın torunları ve sonraki kuşaklar yönetimi devraldıkça parçalanma derinleşmiş ve bu yurtların her biri ayrı birer hanlık (devlet) olarak ortaya çıkmıştır.

Her ne kadar hanlığa sonradan ismi verilse de, Çağatay Hanlığı’nın kurucusu ve hanedanın ilk temsilcisi Çağatay kabul edilir. Onun hissesine yerleşik nüfus bölgeleri düşmüştür. Amu-Derya Nehri’nden Doğu Türkistan’a kadar bölgeyi içine alan şehirlerin halkı büyük oranda Türk ve Müslüman olduğu gibi yöneticisi olan genel vali hükmündeki Mahmud Yalavaç da Çağatay’a bağlı olmayıp doğrudan kağanlık yönetimine tabi olmuştur. Bu durum başta Çağatay olmak üzere sonraki pek çok han döneminde sıkıntıya neden olmuş, hanların tebaaları üzerinde mutlak otorite kurmalarına engel olmuştur.

Göçebe gelenek çerçevesinde Çağatay Han’ın yaylağı Almalık ve Kuyas çevresi, kışlağı ise Yedi-Su Havzası’ndaki Kayalık şehri civarıydı. Buna göre, Çağatay’ın iki merkezi vardı ve Uluğ-Ev adındaki otağı bu iki yer arasında mevsimlere göre taşınırdı. Göçebe geleneklerine ve Cengiz yasasına sıkı sıkıya bağlı olan Çağatay Han babasının ölümünden sonra ailenin en büyüğü olarak kardeşi Ögedey’e destek vermiş ve düzenlenen kurultayda onu kağan seçtirmiştir.

1242 yılı başında ölünce vasiyeti üzerine yerine torunu Kara-Hülagü (12421246) geçmiştir. Ne var ki, o dönemde kağan olan Güyük ve ondan sonra kağan seçilen Möngke’nin hanlık içişlerine karışıp han seçiminde rol oynamaları hanlıkta kargaşaya neden olmuştur. Bu kargaşa ortamı Algu (1261-1266)’nun tahta geçişiyle nispeten düzelmiştir.

Algu, başlangıçta Arık-Buka’ya tabi olmuş ve vergi ödemiştir. Ancak bu tabiiyet kendisine pahalıya mal olmaya başlayınca taraf değiştirerek Kubilay’ın safına geçmiş, bu da Arık-Buka’nın Çağatay Hanlığı topraklarına üç kez sefer düzenlemesine neden olmuştur. İlk iki seferi başarıyla sonuçsuz bırakan Algu, ne var ki, üçün- cüsünde yenilince hanlığı Arık-Buka tarafından yağmalanmıştır. Bunun üzerine hanlık merkezini Doğu Türkistan’dan Mâverâünnehr’e taşıyan Algu, başkentini de Semerkand yapmıştır. Daha sonra iktidardaki gücünü sağlamlaştıran Algu, Mesud Yalavaç’ı kendisine bağlı kılmış ve şehirlerin de gelirlerini kağanlık hazinesine değil, Çağatay Hanlığı hazinesine aktarılmasını sağlamıştır. Bundan başka Algu, daha önce Altın Orda hanı Batu (1242-1256) tarafından ele geçirilen Çağataylılara ait Ha- rezm topraklarını tekrar kendisine tabi kıldığı gibi Afganistan üzerine sefer düzenleyerek burada da egemenlik kurmuştur. 1266 yılında öldüğünde Çağatay Hanlı- ğı’nda merkezî idare oldukça güçlenmiş ve hanlık resmen olmasa da fiilen Kubi- lay’ın vesayetinden kurtulmuştu.

Algu’dan sonra hanlığın ilk Müslüman hanı Mübarek Şah başa geçmiş, ama o sırada kardeşi Arık-Buka’yı ortadan kaldıran Kubilay başkentini Pekin’e taşıyarak burada Yüan Hanedam’m kurmuştu. Otoritesini sağlamlaştırdıktan sonra tekrar Çağatay Hanlığı’mn içişlerine karışmış ve onu kendisine bağlı uydu bir devlet yapmak için Mübarek-Şah’m yerine hanlığın ikinci Müslüman hükümdarı olan Barak’ı (1266-1271) getirmişti. Kubilay’m Barak’ı tercih edişinin bir sebebi de o sıralarda Ögedey Ulusunu canlandıran Kaydu’ya karşı ortak bir cephe oluşturabilmekti.

Barak, hanlıkta otoritesini sağlamlaştırdıktan sonra, Kaydu (1296-1301) ve İlhanlI hükümdarı Abaka (1265-1282) ile mücadele ettiği gibi Kubilay’m üzerine gönderdiği orduya karşı da hanlığını savunmak zorunda kalmıştır. Kubilay karşısında başarı kazanmış, Kaydu karşısında da başlangıçta durum kendi lehine iken sonradan Kaydu’ya yardıma gelen Altm-Orda askerleri nedeniyle savaşı kaybetmiştir. 1269 yılında yapılan antlaşmaya göre, bağımsızlığını kaybeden Barak, Kaydu’ya tâbi olmuştur. Mesud Yalavaç da artık Türkistan şehirlerini Barak adına değil, Kaydu adına yönetecekti.

Bağımsızlığını yitiren Barak, Kaydu’nun otoritesi altında bu defa yönünü İlhanlI topraklarına çevirmiş ve bu devletin hanı Abaka ile 1270 yılında Herat yakınında karşı karşıya gelmiştir. Savaşı Abaka kazanmıştır. Zafer üzerine hareketine devam eden Abaka, Çağataylı ülkesinde işgal, katliam ve yağma yapmış, bu sırada Barak ölmüştür.

1277 yılma kadar kargaşa içinde kalan Çağatay Hanlığı, bu yılda Kaydu’nun hanlığın başına Barak’m oğlu Duva (Dua)’yı getirmesiyle nispeten istikrar kazanmıştır. Ama Kaydu’nun öldüğü yıl olan 1301’e kadar Çağatay Hanlığı, onun nüfuzundan kurtulamamıştır.

Yaklaşık otuz yıl iktidarda kalan Duva (1277-1307), kendinden önceki dönemde harap olan hanlığı imar ettirmiş, merkezî otoriteyi kuvvetlendirmeye çalışmıştır. Tâbi olduğu Kaydu’ya karşı dikkatli bir politika izlemiş, onunla karşı karşıya gelmemeye özen göstermiştir. Kubilay’ın, Kaydu-Duva ittifakına karşı saldırı düzenlemeye cesaret edememesi, Duva’nın işine yaramıştır. Horasan sınırını güçlendirdiği gibi Hindistan’a kadar ulaşan seferler düzenlemiştir.
1294 yılında Kubilay ölünce yerine Olcay-Timur (1294-1307) hükümdar olmuş, onun iktidara gelişi durumu değiştirmiştir. Olcay-Timur, Kaydu üzerine üç yıl sürecek bir sefer düzenlemiş, sonunda 1301 yılında onu öldürmeyi başararak çok önemli bir rakibinden kurtulmuştur. Ögedey Ulusu’nun başına Kaydu’nun yerine onun kadar nitelikli olmayan Çapar (1301-1306) geçmiştir. Her ne kadar iktidara gelmesinde Çapar’a yardımcı olsa da, Duva kısa süre sonra ona cephe almıştır. Bunun üzerine iki taraf 1304 yılında savaşmış, sonuçta Çapar yenilgiye uğrayarak yurduna dönmüştür. Bu yenilgi neticesinde Çapar’ın düştüğü güç durumdan yararlan mak isteyen Olcay-Timur onun üzerine yürümüştür. Sefer başarılı olmuş, Çapar yurdunu terk etmek zorunda kaldığı gibi halkı da dört bir yana dağılmış, böylece Ögedey Ulusu ortadan kalkmıştır. Daha sonra Olcay-Timur ileri harekâtına devam ederek Çağatay Hanlığı topraklarına saldırmış, yapılan mücadelede Duva onun ilerlemesini önlemiş, ancak bu sırada kendisi de yapılan bir savaşta yaralanarak ölmüştür.

Duva’dan sonra Çağatay Hanlığı’nda Olcay-Timur’un nüfuzu artmıştır. Kötü durum Duva’nın oğlu, Kebek’in ağabeyi Îsen-Buka (1309-1319)’yı tahta çıkarmasıyla düzeltilmeye çalışılmış, ancak îlhanlı ve Yüan hanlıklarının saldırılarına maruz kalınmıştır. Yerine geçen Kebek (1319-1326) döneminde hanlıkta istikrar sağlanmış; Afganistan ve Doğu Türkistan hanlığa bağlandığı gibi Hindistan üzerine seferler düzenlenerek bol ganimet elde edilmiştir. Bu sayede hanlığın geliri artmış ve hanlıkta ilk kez para bastırılmıştır. Hükümdarın adına izafeten kebekî olarak anılan bu paralar gümüş veya bakırdan imal edilmiştir. Daha sonraki hanlar da para bastırmasına rağmen paranın ismi hep kebekî olarak anılmıştır. Kebek Han, Nahşeb (Nesef) şehrine yakın yerde Karşı adında bir saray yaptırarak hanlığın siyasi merkezini Mâverâünnehr’e taşımıştır. Daha sonra bu saray çevresinde yerleşim sayısı artarak bir şehir meydana gelmiş ve bu şehir Karşı olarak isimlendirilmiştir.

Çağatay Hanlığı’nın son büyük hanı Tarmaşirin (1326-1335)’dir. Çağatay Hanedanı içinde Mübarek-fiah ve Barak Han’dan sonraki üçüncü Müslüman handır. Müslüman olunca Alâeddin adını almıştır. Onunla birlikte hanlıkta Cengiz Yasası önemini yitirmeye, İslamiyet hızla yayılmaya başlamıştır. İslam ülkeleriyle hanlığın ilişkilerini geliştirmiş, bu da ticarete yansımıştır. Ancak yasa taraftarları sonunda onu öldürmüşlerdir.

Ondan sonra hanlık yıkılış sürecine girmiştir. Zaten yetki alanı sınırlı olan ve hem iç, hem de dış dengeleri gözetmek zorunda olan hanlar artık yetişmeyince devlet yönetiminde kabile aristokrasisi güç kazanmıştır. Kabile beyleri hanlıkta bütün yetkiyi ellerine aldıkları gibi istediklerini hanlık makamına çıkarıp istediklerini indiriyorlardı. Hanların otoritesi sözdeydi. Özellikle Emir Kazagan (1345-1358) bu devrin en önemli şahsiyetidir. 1370 yılma kadar kabile beylerinin etkisinde kalan hanlık, bu tarihte Emir Timur’un Semerkand’da tahta çıkmasıyla ortadan kalkmıştır. Böylece, Türkistan topraklarında artık Timur dönemi başlamıştır

Çağatay Hanlığı Moğol İmparatorluğu’nun bir parçası, bu imparatorluk ortadan kalktıktan sonra da ardıllarından biri olduğu için teşkilat açısından iki siyasi yapı benzerlik göstermektedir. Ancak farklılıklar da vardır. Moğol İmparatorluğu’nun dörde taksim edildiği yukarıda belirtilmişti. Bu dört bölüm birbirinden farklı özelliklere sahip coğrafya ve kültür çevrelerinde teşekkül ettiği için yönetim teşkilatlarının da bazı farklılıklar göstermesi olağandır. Ayrıca Çağatay Hanlığı kuruluşundan itibaren bazı sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır. Bu farkları ve karşılaşılan sıkıntıları genel olarak şu şekilde ortaya koyabiliriz:

Çağatay Han’ın hissesine genel itibariyle yerleşik nüfusun yoğun yaşadığı şehirler düşmüştü. Daha Cengiz Kağan zamanından itibaren bu şehirlerin idaresi Çağatay Han ve sülalesinden alınmış, bizzat kağan tarafından atanan ve doğrudan kağana karşı sorumlu olan yerli genel valiler tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu valiler Yalavaç ailesinden atanmıştır. Bu şehirlerin vergileri Çağatay Hanlığı hazinesine değil doğrudan kağanlık hazinesine aktarılmıştır. Bu durum Çağatay hanlarının aslında kendilerine tabi olması gereken halkının bir kısmına hükmedememesi anlamına geliyordu ve hanlığın en önemli sıkıntı noktasıydı. Dolayısıyla Çağatay hanları yerleşik nüfusun değil, göçebe nüfusun yöneticisi olmuştur denilebilir.

Çağatay Hanlığı topraklarında yaşayan halkın büyük kısmı hem Müslüman hem de Türk’tü. Dolayısıyla Moğol unsur yüzyıl bile geçmeden bu yoğun Türk ve Müslüman halk içerisinde eriyecektir. Hatta hanlar içinde de İslamiyet’i kabul edenler olacaktır.

Çağatay Han’ın Cengiz Yasası’na sıkı sıkıya bağlı olması ve bu yasayı katı şekilde uygulaması hanlıkta sıkıntı yaratan bir konudur. Göçebe hayat tarzı anlayışına dayanan yasanın tarımla uğraşan ve Müslüman olan şehir halkına hitap etmesi mümkün değildi. Dolayısıyla halk yasa uygulamalarından çok zarar görmüştür.

Çağatay hanlarının hanlık içinde toplanan bir kurultayla değil, doğrudan kağanlık tarafından seçilmesi sıkıntı yaratan bir başka durumdur. Diğer hanlıklar kağanlık müdahalesinden çok erken bir devirde kurtulabilmişken, Çağatay hanları Duva Han’a (1277-1307) kadar bunu başaramamışlardır. Kağanın Çağatay hanlarını ataması, onların hanlık içişlerine doğrudan karışmasını da gündeme getirmiştir. Ayrıca bağımsızlık simgesi olan hükümdarın kendi adına sikke darp ettirmesi (para bastırması) Kebek Han’a (1319-1326) kadar gerçekleşmemiştir. O zamana kadar hanlıkta basılan paralar hep anonimdi. Onunla birlikte bakır ve gümüş para basılmış olup altın sikke hiç yoktur.
Çağatay Hanlığı’nda devlet işlerini han adına yürüten en önemli devlet görevlisi vezirdi.

 Çağatay Han devrinde bu görevi Otrarlı Habeş Amîd üstlenmiş, sonra da Bahaeddin Merginanî isimli bir kişi bu göreve atanmıştır. Vezir Habeş Amîd’in oğulları ile Çağatay Han’ın oğullarının bir arada yetişmeleri ve eğitim görmeleri göz önüne alınırsa, vezirin Moğol aristokrasisi içinde önemli bir yer işgal ettiğini söylemek mümkündür. Bundan başka diğer önemli devlet görevlileri, hanların yarlıklarına kırmızı renkli damga vuran Al-Tamgacı, mali işlerden sorumlu Bitikçi, av işlerinden sorumlu Barsçı ile Yasa ve Yargı işlerinin başı Yasa Emiri idi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder