site içi arama

7 Nisan 2016 Perşembe

Bir Daha Soframda Kus Yemegi stemiyorum

Florya Deniz Köskü’nde, sofra kurulmus, konuklar yerlerini almıslardı. O aksamın basyemegi
bıldırcın kızartmasıydı. Çok da güzel kızartılmıs ve servis yapılmıstı. Bunlar o gün köske
getirilen ve kesilen bıldırcınlardı. O gün Salih Bozok’un da nesesi yerindeydi,
kesilmelerinden önce bıldırcınlardan bir tanesi alıkoyup saklamıstı. Aksam yemekte, cebinde
sakladıgı bu hayvanı çıkarıp salarak Atatürk’ü neselendirmeyi düsünmüstü. Öyle de yaptı.
Isıklar altında kalabalıktan ürken hayvancagızın uçacak hali yoktu, sofradaki tabakların
üzerinden seke seke birkaç adım atabilecek hali de. Simdi de bıldırcın, Atatürk’ün tabagının
yanında kalmıstı.

Atatürk’ün yüz çizgileri derinleserek, kasları çatıldı ve yüzünü kara bir hüzün bulutu kapladı.
Bıldırcını eline alarak, tüylerini oksadı ve sert bir sesle:

-“Kaldırın bu servisleri. Bir daha da soframda kus yemegi istemiyorum!”

Hizmetkârlar kosarak tabakları kaldırdılar. Dogrusu, Salih Bozok, Atatürk’ün bu sakadan hiç
ama hiç hoslanmayacagını bilmeliydi. Gerçekten de, hayvanları o denli seven, Ulusal
Kurtulus Savası yıllarında bile Çankaya’da kaz ve tavuk besleyen, atlarının ölümüne gözyası
döken, kurban kesilmesine dayanamayan Atatürk’ün, o bıldırcın, tabagının ucunda öylesine
çaresiz durup dururken bıldırcın eti yiyemeyecegini düsünmeliydi.

Bozok, üstelik kim bilir kaç kez tanık olmustu, her salı günü ögleden sonraları Ankara’da
Marmara Köskü’nde çaylı konserler düzenlendiginde Atatürk’ün beyaz kanaryalarını
kafesinden çıkartıp salonda uçuslarını zevkle izledigini! (Akagündüz, Radyo Dergisi, 1939)

Kaynak: Atatürk ve Unutulmaz Anıları, Ahmet Gürel, Bülent Türker, Nisan 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder