Uygurların meydana getirdiği zengin
tarih, onların Çinli tarihçiler tarafından kökenlerinin eski devirlerde
gösterilmesine yol açmıştır. Çin kaynaklarında değişik şekillerde yazılan Uygur
adına 945 yılında yazılan bir Çin kaynağında “şahin gibi dolaşan, hücum eden”
anlamı verilmektedir. Uygur Kelimesinin uy dan (akraba, müttefik)
geldiği ve On Uygur adının 10 müttefik manasında olduğu da kayıtlarda
geçmektedir. Daha başka anlamların da verildiğine de rastlanmaktadır.
Uygurların kökeni
konusunda kilit konumunda olan Kanglı boylarıdır. Aslında Kanglılar tek bir boy
olmayıp, bunların hepsi Uygur da değildi. Sadece Yüan-ho adlı kabile
Uygurların adının ilk şekli olarak görünmektedir. 605 yılından sonra aynı isim Wei-ho
şekliyle yeniden Töles boylarının içinde yerini almıştır. Bu sırada Tola
Irmağı’nın kuzeyinde bulunan Uygurlar, Bugu, Tongra Bayırku ve Buğra gibi diğer
Töles boyları ile birlikte yaşıyorlardı ve adları geçen bu boylarla beraber bir
erkin tarafından idare ediliyorlardı. Dolayısıyla, 605 yılı dolaylarında
onların küçük bir kabile olduğu sonucuna varıyoruz. Sayılarının on bin ve bunun
yarısının da asker olduğu söylenmektedir. Tola Irmağı’nın kuzeyinde yaşayan
Töles boylarının içlerinde gösterilmesi ve kökenlerinde açıkça bunun
belirtilmesi konuyu netliğe kavuşturmaktadır. Zaten bu bölgede yaşayan Töles
boyları, 140 yıl sonra Dokuz Oğuz adıyla Uygur Kağanlığı’nın ana
unsurunu oluşturacaktır.
627 yılını takiben Doğu Gök-Türk
Devleti hızla zayıflayınca Sir Tarduşlar, doğudaki Töles boylarının içindeki en
kuvvetli boy olarak ön plana çıktı. Çin tarafından da tanınan Sir Tarduş
birliği 646 yılına kadar Ötüken bölgesi ve Tola Irmağı civarına hâkim oldu.
Onlara bağlanan Uygurların unvanı Huo îlteber idi. Bu tarihte Sir Tarduşlar
zayıflayıp askeri güçleri dağılınca, çok sayıda boy Çin’deki T’ang hanedanıyla
ilişki kurup onlardan askeri unvanlar alırken, Uygurlar da boş durmamışlardı.
Onlar da irtibata geçerek Çin’den generallik unvanları aldılar. Uygurların adı,
627 yılında vergilerin artırılması üzerine Gök-Türklere isyan eden boylar
arasında da geçmektedir. Üzerlerine gönderilen yüz bin kişilik Gök-Türk
ordularını yenmeleri şöhretlerinin artmasına sebep oldu. Doğu Gök-Türk
hükümdarı İl Kağan onların üzerine yeğeni T’u-li’yi göndermiş, o da yenilmişti.
Uygurlar 646’da Sir Tarduşlarm mağlup edilmesi sırasında Çinlilere yardımcı
olmuşlardı.
Çinliler 648 yılında Altay
Dağları’nda bağımsızlığını ilan eden Ch’e-pi Kağan liderliğindeki Gök-Türkleri
de, Karluk, Uygur ve Buguları kullanmak suretiyle mağlup etmişlerdi. Daha sonra
Çin hâkimiyetini tanımayan Batı Gök-Türk beylerinden birinin bozguna uğratılması için hazırlanan
Çin ordusuna Uygurlardan yaklaşık 50 bin kişilik bir ordu katılmış, Çinlilerle
beraber Taşkent’e kadar ilerlemişlerdi.
717 yılında Uygur
îlteberi ile Kargan’da savaşan Bilge Kağan onu mağlup edip doğuya kaçmasına
sebep olmuştur. Bu bilgiler ışığında Uygurların 740’lı yıllara kadar fazla bir
varlık gösteremedikleri sonucuna varmak mümkündür. Ancak, Uygurların dâhil
oldukları Dokuz Oğuz boy birliğinin II. Gök-Türk Devleti döneminde (682-745)
devlete karşı isyanlarda daima ön saflarda olduğu anlaşılmaktadır. Devlete
bağlandıkları zamanlarda doğu kanadının halk tabakasını oluşturuyorlardı.
742 yılma gelindiğinde Uygurların çok
kuvvetli bir şekilde tarih sahnesinde belirdiği görülmektedir. II. Gök-Türk
Devleti, Bilge Kağan’m ölümünden sonra (734) hızla zayıfladığında Karluk,
Basmıl ve Uygurlar ön plana çıktılar. Aslında onların iç karışıklığa düştüğü
sırada Çin imparatoru devreye girmiş ve Sun Lao-nu adlı elçiyi Uygur, Karluk ve
Basmıllara göndererek onları Gök-Türklere karşı tahrik etmişti. Ayaklanan bu üç
boy 742’de Gök-Türk kağanı Kutlug’u öldürdüler. Basmıllarm reisi kağan
seçilirken Uygurlar doğu (sol), Karluklar batı (sağ) kanat yabguluklarmı aldılar
ve hep beraber Çin’e elçi göndererek resmen tanındılar. Uğradıkları
felaketlerden yılmayan Gök-Türkler, en nihayet Ozmış’m oğlunu kağanlığa
getirdilerse de (744 yılı) başarılı olamadılar. 745 yılında bu kağan da
Uygurlar tarafından or
Bu arada, Uygurlar ile Basmıllarm
arası açılmış, Karluklar da Uygurların tarafını tutunca Basmıllar
yenilmişlerdi. Uygurların, Karluk ve Basmıllara göre daha kuvvetli olmasının
sebebi hiç şüphesiz kalabalık Dokuz Oğuz boylarının kendi yanlarında yer
almalarıydı. Bu Dokuz Oğuz kabilesi Buğu, Bayırku, Hun (Qun), Tongra, Izgil,
Chi’i-Pİ, A-pu-sse, Ku-lun-wu-ku ve Ediz’den oluşuyordu. Bunlara Uygurlar da
katılınca On Uygur olarak anılmaya başladılar. Uygur Devleti’nin
başlangıçta halkını bu boylar meydana getirmişlerdir. Bu sebepten dolayı
Uygurlar bazı İslam kaynaklarında Dokuz Oğuz olarak kaydedilmişlerdir. Uygurlar
kendi içlerinde de dokuz uruğa (küçük kabile) bölünmüşlerdi: Bunlar Yağlakar,
Uturgar, Kürebir, Bağa Sığır, Ebirçeg (Abırçak), Hazar, Hu-wu-su, Yagmurkar ve
Ayabire adlarını taşıyorlardı.
Bağımsızlıklarını
kazandıktan sonra Uygur Kağanlığı’nın ilk hükümdarı Kutlug Bilge Kül oldu. Yeni
bir imparatorluk doğarken doğuda ve batıda Uygurların toprakları genişlemeye
başlamıştı. Başlangıçta Uygurlara bağlanan topraklar batıda Al- tay Dağları ile
doğuda Mançurya arasında uzanıyordu. Doğu Gök-Türk Devleti’nin eski
topraklarını kaplamışlardı. Karluklar ise daha üst seviyede olan sol yabguluğu
aldılar. Kutlug Bilge Kül 747’de ölünce yerine oğlu Bayan Çor tahta geçti.tadan
kaldırıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder