site içi arama

3 Nisan 2016 Pazar

Anılarla Atatürk

Taha Akyol

Milliyet/ 23.04.2009

Atatürk'ün değişen politikaları

ATATÜRK 23 Nisan 1920’de TBMM’yi Osmanlı tarihinde bile görülmedik şekilde yoğun bir İslami gösteriyle açtı. 24 Nisan’da Meclis’te uzun bir konuşma yaptı. Konuşması, mükemmel bir siyasi analiz örneğidir ve zafere kadar sürecek iki yıllık dönem için de bir yol haritasıdır.

Bu konuşmasında tam bir Osmanlı paşasıdır; hilafet ve saltanata fevkalade bağlıdır. Milletin Türk, Çerkez, Kürt gibi “anâsır-ı İslamiye”den oluştuğunu, bunların “ırki, sosyal ve coğrafi haklar”ının bulunduğunu ama bu hakların şimdi değil zaferden sonra konuşulacağını söyler.

1915’te Ermenilerin maruz kaldığı hadiselerin “fezahat” (çok çirkin olaylar) olduğunu belirtir.
Mustafa Kemal’in, on ay önce imzaladığı Amasya Protokolleri’nde de Kürtlerin “ırki ve sosyal hakları”ndan bahsediliyordu. Aynı protokollerde, 1915’te Ermenilere karşı suç işleyenleri yargılamanın “adalet ve siyaset” açısından gerekli olduğu da belirtiliyordu.

Dış politikada, İslam ve Bolşevik desteğine birinci derecede önem veriyor, resmen ilk defa “emperyalizm”den bahsediyordu.

Radikal değişim
Zaferden sonra, bu çok yoğun İslami vurgudan radikal bir laikleşme sürecine girildi.
Milli Mücadele sırasında dile getirdiği Kürtlerin “ırki, sosyal, coğrafi hakları” ve “İslam kardeşliği” vurgusunun amacı onları Milli Mücadele’ye kazanmak ve Doğu illerimizde Ermenistan kurulmasını önlemekti.
Gazi’nin Kürtlerden ve “illerin özerkliği”nden bahsettiği son konuşması, 17 Ocak 1923 tarihlidir ve Lozan’da Kürt meselesinin tartışıldığı sıradadır. Lozan’dan sonra bu kavramları ömrü boyunca ağzına almamış, 1924 Anayasası’nda bütün vatandaşlarımız hakkında “Türk denilir” hükmünü koymuştur.
Doğru olan “vatandaşlık” vurgulu milliyetçilik, 1930’larda “ırk ve köken birliği” vurgusuna kadar savrulacaktır maalesef.
Milli Mücadele döneminde 1915 olaylarının Divan-ı Harplerde yargılanmasını “adaletin ve siyasetin” gereği olarak kabul etmesi de siyasi bir taktikti. Batılıları yatıştırmak ve Milli Mücadele’ye “İttihatçı” damgasının vurulmasını önlemek için...
Zaferden sonra ise, bırakın yargılamayı, Lozan’da,“Genel Affa İlişkin Açıklama ve Protokol, Ek VIII” ile genel af çıkarıldı ve 1915 defteri hukuki olarak kapatıldı.

Tarihten geleceğe
Milli Mücadele’de İslam dünyasının ve Bolşevik Rusya’nın desteğini almak için geliştirilen “İslam âlemi” ve “hilafet” vurgusu da “emperyalizm” ve “mazlum milletler” söylemi de zaferle birlikte tamamen terk edildi.
Gazi artık yeni Türkiye’yi “Avrupa Türkiye’si, Batı’ya yönelmiş Türkiye” diye tanımlamaktadır.
“Nutuk” da bu değişen iç ve dış politikalara göre yazılmıştır.
Bu dönemde yabancı sermayeye çağrı çıkarılmış, dış borç alınmış, İngiltere ile ittifak politikası geliştirilmiştir.
Bunlar niye önemli? İki sebepten:
- Atatürk’ün söylem ve eylemleri doğaüstü hikmetler olmayıp bir siyaset dâhisinin ‘tarihsel zaman’lara göre geliştirdiği değişik politikaların ifadesidir.
- Biz de günümüzün iç ve dış olaylarına ezberlerimiz açısından değil, içinde bulunduğumuz ‘tarihsel zaman’ın dinamikleri açısından bakmalıyız.
Aksi halde, tarihten ders almış olmayız, tarihe çakılıp kalırız; günümüzün körleri oluruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder