Devletin hayatındaki ilk safha «Kuruluş» devridir.
Başlangıçtan 1453 de İstanbul'un fethine kadar süren bu iki safha, şayet 1403
de Timur'un Ankarada Yıldırım Bayezid'e indirdiği darbe olmasaydı daha erken
tamamlanabilirdi.
Osmanlı devletinin ilk hükümdarı olan Osman Gazi,
babasından sadece bir aşiret reisliğini devraldığı halde, yüksek zekâsı ve
bitip tükenmeyen gayretleri sayesinde, tarihte cihanşümul bir devletin kurucusu
olarak ebedileşmiştir.
Oğlu Orhan Gazi, babasından devraldığı Osmanlı ülkesini bir
hayli büyültmüştür. Orhan Gazi'nin başa geçtiği sıralarda Bursa'nın zaptı
önemli bir hamle olmuş ve bu şehir Osmanlı devletine merkez yapılmıştır.
Türklerin Rumeli'ye geçmesi gibi mühim bir hâdise ile devletin
teşkilâtlanmasına ait idarî, adlî ve askeri ilk müessese ve organizasyonların
meydana getirilmesi onun zamanında olmuştur. Teşkilâtlanma ve idare işlerinde
Orhan Gazi'nin kardeşi Alâeddin Paşa ile Çandarlı ailesinin hizmeti mühimdir.
1356 da Rumeli'ye geçiş hâdisesinde Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa'nın
gayret ve hizmetleri bilhassa zikre değer. Türklerin Rumeli'ye geçmeleri,
Osmanlı devletinin sadece Asyalı kalmayacağına ve ilerde cihanşümul
olabileceğine ilk delildir.
Muharebe meydanında ölen ilk padişah Murad Hüdavendigâr
zamanında, Osmanlı devleti, artık Balkan fütuhatı münasebetiyle, Avrupalıların
bir haçlı ordusu manzarası gösteren birleşik kuvvetlerini yenmek için
muharebeler vermiştir. 1389 da Kosova ovasında verilen meydan muharebesi işte
böyle bir savaştır. Birinci Kosova zaferi ile Balkan hâkimiyeti için ilk büyük
engel yenilerek aşılmıştır. Kapıkulu askerî teşkilâtı da ilk defa Murad
Hüdavendigâr zamanında kurulmuştur.
Yıldırım Bayezid'in kazandığı Niğbolu meydan muharebesi
(1398) ile İkinci Murad'ın Varna (1444) ve İkinci Kosova (3448) zaferleri de
gene bir haçlı ordusu mahiyetini taşıyan müttefik Hıristiyan kuvvetlerine karşı
kazanılan harplerdir. Bu mühim savaşlarda elde edilen parlak başarılar
sayesinde Balkanlarda birkaç asır devam edecek olan Türk hâkimiyetinin
temelleri kuvvetle atılmıştır.
Kuruluş devrinin en ateşli hükümdarı Yıldırım Bayezit,
Anadolu ve Rumeli'de üst üste zaferler kazandıktan başka, İstanbul'u da
kuşatarak Bizanslıları hayli sıkıştırdığı sırada, Osmanlı devleti büyük bir
tehlike ile karşı karşıya kalmıştır. Bu tehlike; Maveraünnehir'de büyük bir
devlet kurduktan sonra batı istikametinde istilâ hareketlerine devam eden
Timur'du. Yıldırım Bayezit 140? de Ankara'nın Çubuk ovasında mağlûp olarak
Timur'a esir düşünce; Osmanlı devleti yıkılma tehlikesi atlattı. Timur, Ankara
muharebesinde sadece Bayezid'ı esir etmekle kalmadı, Yıldırım’ın uzun
uğraşmalar sonunda kurmuş olduğu Anadolu Türk birliğini de bozdu. Zira Timur,
Anadolu beylerini eski beyliklerinin başına geçirdi. Bu arada, Ankara harbini
müteakip Yıldırım'ın oğullan arasında on sene (1402-1413) devam eden saltanat
kavgaları da devlet için hayli zararlı ve sarsıcı oldu.
Yıldırım Bayezid'in oğullarının en diplomatça hareket edeni
Çelebi Mt imet, saltanat kavgaları devrine nihayet vererek Osmanlı tahtına
yalnız başına sahip olunca; Timur'un yıkıcı tesirlerini ortadan kaldırmaya ve
Osmanlı devletini hemen hemen Ankara muharebesinden önceki durumuna getirmeye
muvaffak olmuştur. Böylece de, Osman Gazi, Osmanlı devletinin nasıl ilk
kurucusu olmuşsa Timur'un bu devleti parçalamaya matuf siyaset ve hareketlerini
önleyip birliği temin etmekle Çelebi Sultan Mehmet de hakkiyle ikinci kurucusu
vasfını almıştır.
Osmanlı padişahları, devletin İlk kuruluş günlerinden
itibaren, bir taraftan Hıristiyan ülkelerinde fetihler yaparken, öte yandan da
Anadolu Türklüğünü bir bayrak altında toplamayı gözetmişlerdir. Anadolu'da Türk
birliğinin temini işi de şüphesiz kolay olmamış, bu gayenin istihsali için
umumiyetle Türk beylikleriyle de silâhlı mücadele gerekmiştir.
Her biri ayrı ayrı birer kıymet olan İlk padişahların
kumandanlık, devlet adamlığı ve teşkilâtçılıkta gösterdikleri kudret ve
maharetle Osmanlı devleti kuruluş ve emniyetini 1453 de tamamlamıştır. Daha devlet
yeni teşekkül ederken askerî düzene verilen önem, kudretli hasımlar karşısında
bile zaferlerin âmili; âdil ve lâyık idare de yabancı ırkların Türk
hâkimiyetine kolaylıkla ısınmalarının sebebi olmuşt
ur.
Yükselme devrinin ilk hükümdarı Fatih Mehmet 1453 de
İstanbul'u aldığı zaman, Osmanlı ülkesi Anadolu'da Karamanoğulları arazisi
hariç olmak üzere Kızılırmağın kaynak bölgesine kadar olan yerleri;
"Rumeli'de de Trakya ve Bulgaristan'ın tamamını, Yunanistan ile
Sırbistan'ın bir kısmını ihtiva ediyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder