site içi arama

30 Mart 2016 Çarşamba

Babiali Baskini (23 Ocak 1913)


Balkan Savaşları öncesinde, Ağustos 1912'de Osmanlı Meclisi feshedilmiş ve seçim hazırlıkları başlamıştı. Ancak savaşın patlak vermesi seçimlerin ertelenmesine neden oldu; savaşlarda İttihatçı subayların denetimi altında olan ordunun ağır yenilgiler alması, Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nı iktidara yaklaştırdı. Bunun üzerine Enver Paşa yanındaki fedaileriyle Bâb-ı Âli'yi bastı ve yaptığı hükümet darbesiyle iktidara el koydu.
23 Temmuz 1908 devrimiyle mutlakıyet yönetimi yerini çok etnik kimlikli parlamenter sisteme bıraktı. Kanunu-i Esasi'yi uygulamak vaadiyle Mithat Paşa tarafından 1876'da tahta çıkartılan II. Abdülhamit, Rusya ile yapılan savaşı bahane ederek rafa kaldırdığı anayasayı tekrar yürürlüğe koymak zorunda kaldı.
Anayasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte seçim hazırlıkları da derhal başladı. Seçim esas olarak İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Ahrar Fırkası arasında geçti, sonuçta 366 sandalyeli Meclisi Mebusan'ın 365 sandalyesini İttihat ve Terakki Cemiyeti kazandı. Kalan bir sandalye ise bağımsız bir mebusa aitti. Seçimlerin tamamlanmasının ardından 17 Aralık 1908'de meclis oluşturuldu. İttihat ve Terakki Cemiyeti, artık Osmanlı İmparatorluğu'nun en büyük gücüydü.
Bundan sonra İttihatçılar hızla kendi politikalarını izlemeye başladılar; ancak 1908 Devrimi esnasında vaat ettikleri eşitlik, kardeşlik ve hürriyet sadece kendileri için işliyordu. Müttefikleri olan Ermeni ve Rum örgütleri üzerinde ağır bir baskı uygulamaya başlamışlardı. 1912'ye gelindiğinde ortam oldukça gerilmişti. Trablusgarp'ta alınan yenilgiler, ardından Balkan ülkelerinde yaşanan karışıklıklar, İttihat ve Terakki'ye duyulan güveni sarsmaya başlamıştı. 18 Ocak 1912'de Sadrazam Sait Paşa'nın istifasıyla İttihat ve Terakki hükümeti son buldu.
Bunun üzerine derhal yeni seçim hazırlıkları başladı. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin karşısında, başını Hürriyet ve İtilaf Partisi'nin çektiği bir muhalefet grubu vardı. İttihat ve Terakki'nin gücü iyice azalmıştı, ancak dayandığı gerçek taban olan sivil-askeri bürokrasi seçimi kazanmak için her çareye başvurdu. Daha sonra 1946 seçimlerinde de karşımıza çıkacak açık oy, gizli tasnif yöntemi de dahil olmak üzere çeşitli baskılarla seçimleri kazandı ve iktidarı elinde tutmayı başardı. 4 Mayıs'ta yeni meclis açıldı.
Ancak yeni hükümet eskisinden de başarısız olunca, İttihat ve Terakki'den kopmalar hızlandı. 5 Ağustos 1912'de kabine istifa etti ve henüz üç aylık olan yeni meclis feshedildi. Yeniden seçim hazırlıklarına girişildi. Halk artık adil seçimlerin yapılması arzusundaydı. Seçim hazırlıklarına başlandı ama o sırada patlak veren Balkan Harbi, seçimlere gidilmesini engelledi.
Balkan Savaşının başlamasının ardından Padişah tarafından sadrazamlığa Hürriyet ve İtilaf Partisi taraftarı olan Kıbrıslı Kamil Paşa getirildi. Bu arada ordu Balkan savaşlarında peş peşe yenilgiler almaya devam ediyordu. Balkanlardan gelen on binlerce Müslüman mülteci İstanbul sokaklarını doldurmuş, sefil ve perişan bir halde Anadolu'ya geçmeye çalışıyordu. Orduda yiyecek ve levazım sıkıntısı baş göstermiş, askerler silahlarını bırakarak kaçmaya çalışıyordu. İttihat ve Terakki ileri gelenleri bu durumdan istifade ederek, harekete geçmeye karar verdiler.
İttihatçıların lideri Enver Paşa, yanında fedaileri olduğu halde Bâb-ı Âli denilen hükümet konağını bastı. Çıkan arbedede içinde yaverlerin ve güvenlik memurlarının da bulunduğu 12 görevli öldürüldü. Toplantı halinde olan bakanlardan Harbiye Nazırı Nazım Paşa baskıncılara karşı koymaya kalkınca, İttihatçıların ünlü katili Yakup Cemil tarafından vurularak öldürüldü.
84 yaşındaki Sadrazam Kamil Paşa'nın başına silah dayayan İttihatçılar, ona zorla bir istifa dilekçesi imzalattılar. Dilekçeye "ordunun isteğiyle istifa ediyorum" diye yazan Kâmil Paşa'ya, "ordunun ve milletin isteğiyle" diye yazdırdılar, böylece birkaç kişinin yaptığı darbe milletin iradesi sayılıverdi.
Bu esnada Ömer Naci ve Ömer Seyfettin gibi İttihatçı ajitatörler hükümet konağının önüne toplanan kalabalığa ateşli nutuklar atıyorlardı. Enver Paşa sadrazamın istifa dilekçesini alıp doğruca Padişah Mehmet Reşat'ın yanına gitti. Kamil Paşa'nın İstifa dilekçesini ve kendi adamları Mahmut Şevket Paşa'nın da yeni kabinesini onay için padişaha sundu. Padişah da bu oldubitti karşısında çaresiz kalarak, İttihatçı hükümeti onayladı.
Böylece arkasında halk desteği yok denecek kadar az olan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin tek parti diktatörlüğü başlamış oldu. İttihatçılar ulus devlet kurma projelerine hız verdiler, Turancı hayallerle Osmanlı İmparatorluğu'nu Birinci Dünya Savaşı'na soktular ve ulus devletin önünde iç düşman olarak gördükleri Ermenileri, Rumları ve diğer Hıristiyan halkları soykırıma tabi tuttular.
Savaşın kaybedilmesiyle birlikte İttihatçı gelenek şekil değiştirerek varlığını sürdürdü; günümüzde de seçim sandığında kazanamadığını darbelerle elde etmek için çabalarını sürdürüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder