site içi arama

30 Mart 2016 Çarşamba

Çernobil Kazası (1986)

Eski Sovyetler Birliği'nin Ukrayna ve Beyaz Rusya sınırında bulunan Çernobil Nükleer Santralı, 26 Nisan 1986 tarihinde muazzam bir patlamayla havaya uçtu. Patlamanın sebebi, bir mühendisin RBMK tipi reaktörün "acil soğutucu sistemlerini" kesmesiydi. Gece yarısından hemen sonra ardı ardına gelen iki patlama sonucunda santralin damı bir fişek gibi gökyüzüne fırladı; ardından da, tüm gücüyle santralin üstüne düştü.
İlk patlama esnasında 31 kişi hayatını kaybetti ve oluşan radyoaktif bulut bölgenin üzerine yayıldı. Ortaya çıkan radyasyonun miktarı akıl almaz boyutlardaydı: Dünya Sağlık Örgütü, Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarının toplamından 200 kat fazla radyasyonun açığa çıktığını söylüyordu.
Sovyet bürokratları gerçeği halktan gizliyor
Patlamanın ardından Sovyet bürokrasisi olup bitenleri gizlemeye çalıştı. Olay yerine derhal itfaiyeciler gönderildi. İtfaiye erleri büyük bir kahramanlık göstererek, 30 ayrı yerde birden baş gösteren yangınla mücadele ettiler. Diğer reaktörlerin de patlamasını engelleyerek, milyonlarca insanın hayatını kurtardılar. Onlar yangınla boğuşurken, fedakârlıklarının bedeli ölüm oldu. Dillerinde çıkan yaralar iki hafta içinde bütün vücutlarını kapladı ve hepsinin ölümüne neden oldu. İtfaiyeciler çinko tabutların içinde beton mezarlara gömüldüler ve üzerlerine tonlarca beton döküldü.
Sovyet yetkililerin olayı gizleme çabaları, bir süre sonra boşa çıktı. İsveç'te radyasyon oranı normal değerlerin 15 katına çıkınca alarm verildi. Diğer Avrupa ülkelerinde aynı değerler ölçüldü. Çernobil'den yayılan radyoaktif ölüm bulutları, Türkiye'yi ve İskoçya'yı bile içine alacak genişlikte bir alana yayıldı. Ukrayna'da resmi yetkililer suskundu. 3 Mayıs sabahı Kiev'deki bir yerel gazetede, nükleer santralde yangın çıktığı haberi yer aldı. İnsanlar büyük bir felaketin yaşandığını anlamaya başlamışlardı.
İnsanlar panik içinde bölgeden kaçmaya çalıştılar. Fakat olayı önemsiz göstermeye çalışan yetkililer tüm sokakları tutmuş, halkın kaçmasına engel oluyorlardı. Bu arada SBKP yöneticisi bürokratların aileleri hızla ve tüm imkânlar seferber edilerek bölgeden uzaklaştırılıyordu. Kazadan ancak 36 saat sonra, insanlar Çernobil'den uzaklaştırılmaya başladı. Bir ay içinde 30 km'lik çember içinde yaşayan 116.000 kişi tahliye edildi. Ancak pek çok insan radyasyona maruz kalmıştı. Yapılan ölçümlerde insanların aldığı radyasyonun 165 millisievert olduğu anlaşıldı. 10 millisievert insan için ölümcül dozu ifade ediyor.
Bu korkunç kazaya rağmen Çernobil kapatılmadı ve faaliyetini sürdürdü. Ama bu uygulama, beraberinde birtakım kazalar getirdi. 1991 yılında 2 numaralı reaktörde yangın çıktı. 2000 Temmuz'unda yoğun yağışlar sonucunda 3 numaralı reaktörü su basınca, yetkililer bu bölümü tamamen kapattılar.
Birimlerin kapatılmasına rağmen, Çernobil'de güvenliğin sağlanması için sürekli bir mühendis ordusunun varlığı gerekliydi. Birimlerin kaplanmasında 250.000 ton beton kullanıldı. Böylece, 180 tonluk yüksek radyoaktivite içeren yakıt kapatılmış oldu. Ancak tehlike tam olarak geçmiş değil. Betonda oluşan çatlaklar, yağmur suyunun içeri sızmasına neden olarak radyasyon kalıntılarının toprağa karışmasına neden oluyor.
Uzmanlar, 5 milyonu aşkın insanın yüksek düzeyde radyasyona maruz kaldığını söylüyorlar. Radyasyonun yüzde 40'lık bölümü Ukrayna, Sovyetler Birliği ülkeleri ve Batı Avrupa'yı etkisi altına aldı. Ancak en çok mağdur olan, Beyaz Rusya. Ülkenin dörtte birlik bölümü, 264.000 hektarlık bir alan tarım yapılamaz durumda, 485 köy ise tamamen boşaltıldı.
Milyonlarca insan etkilendi
Çernobil'in insanlar üzerindeki etkisi ise korkunç. Temizleme çalışmalarına katılan gönüllüleri temsil eden Çernobil Sendikası, kaza sonucu ölenlerin sayısının 15.000'i bulduğunu ve yaklaşık 50.000 kişinin de sakat kaldığını belirtiyor. Sendika başkanı Viaçeslav Grişin'in verdiği bilgilere göre, 1991 yılından bu yana mağdurların sayısında 12 kat artış görülmüş.
Dahası, katlanarak artmaya da devam ediyor. Ukrayna Sağlık Bakanlığı, üçte birini çocukların oluşturduğu 3,5 milyon kişinin ciddi rahatsızlıklarla pençeleştiğini açıkladı. Çernobil'in çevre yerleşimlerindeki kanser hastalarının oranı, ulusal ortalamanın on kat üzerinde.
Kazadan bu yana, Ukrayna'da tiroit kanserine yakalananların sayısı yine on kat artmış. Birçok bilim adamı, kazanın etkilerinin yeni yeni çıktığı konusunda aynı kanıyı paylaşıyor. Çünkü, radyasyon sinsice zarar veriyor ve olaydan 10 yıl sonra tanımlanamayacak hastalıklarla ortaya çıkıyor. 20 yıl sonra bile kötü huylu tümöre ya da tiroit kanserine yol açabiliyor.
Uluslararası Kanser Araştırmaları Derneği'nden Dr. Elisabeth Cardis'in önderliğindeki Dünya Sağlık Örgütü bilim adamları, Beyaz Rusya'daki Gomel'de, kaza günü dört yaşın altında olan çocukların %36,4'ünün tiroit kanserine yakalandığını açıkladılar.
Beyaz Rusya'da yaşayan kadınların yaşam süreleri 74 yıldan 58'e inmiş durumda. 9 yıl içinde sakat doğan çocuk sayısı %20'lere ulaştı. Beyaz Rusya Sağlık Bakanlığı'nın verdiği bilgilere göre, ülkedeki çocukların %29'u kronik hasta. Çoğu uzman, bu durumdan Çernobil'i sorumlu tutuyor.
Ukraynalı bilim adamı Dr. Georgiy Lisiçenko, Dinyeper Nehri'ndeki radyoaktivite düzeyi konusunda yetkilileri uyarıyor. Bu nehir, Kiev'de ve ülkenin pek çok yerinde 30 milyon insanın içme suyunu karşılıyor; bunun yanı sıra, tarlalarda sulama amaçlı kullanılıyor.
Sadece insana değil, doğaya verdiği zararlar da çok ürkütücü. Radyasyon 1.500 dönümlük ormanı yok etmiş durumda. Bazı tür hayvanlar ya yok olmakla yüz yüze ya da genetik değişikliklere uğramış. Örneğin fareler arasındaki farklılık ürkütücü boyutlara ulaşmış.
Türkiye'de halkın sağlığı hiçe sayıldı
Çernobil felaketinin Türkiye üzerindeki etkileri tam olarak bilinmiyor. Kazadan hemen sonra radyasyon bulutlarının Karadeniz kıyılarına ulaştığı iddiaları ortaya atıldı. Bu, insan sağlığı açısından bölgede yetişen çayların, fındığın vd. ürünlerin imha edilmesi anlamına geliyordu. Elbette üreticilerin zararları da karşılanacak, radyasyonun etkilerine karşı gereken tüm önlemler alınacaktı. Ancak bu ek mali külfet demekti. Radyasyonun etkileriyle ilgili yayınlara derhal yasak getirilirken, halkı 'rahatlatma' kampanyası başlatıldı. Dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral TV'ye çıkarak canlı yayında çay içti. Aral'ın akıllara kazınan bu görüntülerine "biraz radyasyon iyidir" sözleri eşlik etti. Aral gazetelere verdiği demeçlerde de, "dininize, imanınıza inandığınız gibi biliniz ki, Türkiye'de kesinlikle böyle bir tehlike mevcut değildir" diyordu.
Dönemin Başbakanı Turgut Özal "radyoaktif çay daha lezzetlidir" diyerek basına poz verirken, kendisini cumhurbaşkanı ilan eden darbeci Kenan Evren "radyasyon kemiklere yararlıdır" diyordu. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, ölçüm sonuçlarını halktan gizledi ya da gerçek olmayan ölçüm sonuçları açıkladı. 16 aralık 1986'da Çaykur Genel Müdürlüğü, çay paketleme tesislerinde 1985 ve 1986 yıllarına ait çaylarda ölçüm yaptı. TAEK çayın 89.000 Bqkg'a kadar radyasyon içerdiğini itiraf etti. 30 aralık 1986'da TAEK 58 bin ton radyoaktif (12.500-89.000 Bq/kg) çayın gömülerek imha edilmesine karar verdi. Bu karar ancak 19 ocak 1988 tarihli Resmi Gazete'de yayımlandı ve yürürlüğe girdi. 17 Eylül 1986'da Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Doğu Karadeniz Bölgesi'nden gelen tüm fındıkların Fiskobirlik tarafından satın alınacağı ve bölgeden dışarıya çıkarılmayacağını bildirdi. Ancak fındık yasağı daha sonra kaldırıldı. 22 Kasım 1986'da Almanya'ya gönderilen 320 bin mark değerindeki 40 ton iç fındık yüksek düzeyde radyasyon yüklü olduğu gerekçesiyle geri çevrildi. Bu arada kazadan önemli ölçüde etkilenen Dinyeper ve Tuna nehirleri de Karadeniz'e akıyordu.
16 ocak 1987'de ODTÜ Kimya Bölümü'nden Dr. Olcay Birgül ve Dr. İnci Gökmen ve Biyoloji Bölümü'nden Dr. Aykut Kence, Fen ve Edebiyat Fakültesi Dekanı'na 'Çayda Radyoaktivite Ölçümleri' adlı bir rapor sundu. Söz konusu rapor, vatandaşlar tarafından üniversiteye getirilen çaylarda yapılan ölçümleri içeriyordu. Zira zamanın Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in çayının bile bu laboratuarlarda ölçümleri yapılmıştı. Raporda şöyle deniliyordu: "1985 tarihli bazı Çay Çiçeği paketleri yüksek radyoaktivite göstermiştir. Çaydan suya geçen Cs yüzdesi halka bildirilen yüzde 3'ten çok daha yüksek olup, yüzde 65'tir. Günde 5 bardak çay içen bir kişi yıllık 65-105 mrem'lik bir doz alacaktır. Yılda 105 mrem'lik bir doz almak ise ICRP 1990'da tavsiye edilen sınırın üzerindedir. Radyasyonun eşik dozu yoktur ve maruz kalınan radyasyonu en aza indirmek için her türlü önlem alınmalıdır."
Kanser vakalarında artış var
Ancak radyasyonun halk sağlığı üzerinde nasıl bir etkisi olduğu, uzun yıllar boyunca kesin olarak anlaşılamadı. Bölgede kanser vakalarının sayısında büyük bir artış görüldüğü gözlemlendi ve sanatçı Kazım Koyuncu'nun kanserden ölümünün ardından, duyarlılığın arttığı Hopa'da Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı tarafından bir araştırma yapıldı. Araştırmada 1939 ev ve 7 bin 831 kişi ile görüşüldüğünü bildirdi. 1-30 Eylül 2005 tarihleri arasında yapılan araştırmaya göre, Hopa'da, tanısı doğrulanmış 49, doğrulanmamış 27 olmak üzere toplam 76 kanser hastası olduğu tespit edildi.
Araştırmaya göre, Hopa'da yıllık kanser görülme sıklığının erkeklerde yüz binde 149.5, kadınlarda yüz binde 117.5 olarak ortaya çıktığını ifade eden araştırmacılar, bu oranının dünyaya göre çok yüksek olduğunu vurguladılar. Hopa'da son 3 yılda meydana gelen ölümlerin yüzde 47.9'unun nedeninin kanser olduğu belirlendi.
Çernobil kazasının en önemli etkisinin, tiroid kanserinin görülmesindeki artış olduğunu belirten araştırmacılar, ayrıca radyoaktif kirliliğin olduğu riskli bölgede yaşayan kadınlarda da, meme kanserinin görülme sıklığında artış olduğunun bilindiğini söylediler.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder